Benim meselem Kulüplerin teknik direktörlerine meydan okuma kursları açılsa ve başına Fatih Terim getirilse, hiç yadırgamam. Zico, "Rüştü benim üçüncü kalecim" diyorsa, düşünceye saygının ipini çekmek, bir adım ötede mi olmalı? "Rüştü benim birinci kalecim!" Rüştü'nün ne durumda olduğunu Zico mu iyi bilir, Fatih Terim mi? Neyin patronu olursanız olun, en azından şampiyon bir takımın teknik direktörüne saygı adına, yapılan seçimin bir açıklaması olmaması gerekir. Zarfı kapatırken, içinde ne yazdığını söylemeye gerek yoktur. Eğer siz yazdıysanız!
***
Beni maçın sonucundan ziyade, tavır ilgilendiriyor. Güçlü olmayı kendine yedirebilmektir asıl güç. Mimik ustalığı değil. Yoksa, kargadan başka kuş, Rüştü'den başka kaleci ve Hakan Şükür'den başka santrfor tanımayan sistemin, kendini beslediğini zaten görüyorum. Galatasaraylı Arda'nın çirkinliklerinin kime benzediğini gördüğüm gibi. Galatasaray tribünlerinin, aslında kaç yıldır beslendiğini bildiğim gibi. Benim meselem, İsviçre maçındaki çamur deryasından, herkesi tahtına çıkarıp, Şifo Mehmet'i haksızlık çukuruna itekleyenler Ve Fatih Terim denince, "Tadilat nedeniyle kapalıyız" levhası açan, delikanlı yorumculuk. Geri sarma makinesi arızalı televizyonlar...
***
Gerçek suçluları teşhis etmeyen düzenin, bizlerden neler aldığı ortada. Nefretle kamçılanan bir toplumda, daha göreceğimiz çok şeyler var. O yüzden çocuklarımızın duvarına asılan resimlere özen göstermek gerekir. Benim meselem, bu depresif düzene, çocuklarımızı kurban vermemek. Çünkü çocukların geleceği çalınmaz. Hele kazananın sadece imparatorlar ve krallar olduğu bir ülkede.
***
Adam duruşlarının hakkını vermeyen bir ülkeyiz. Zico'nun teknik olarak eleştirilen yanlarına yeteri kadar dokunuldu. Peki, Zico'nun başarısı, hem de bütün rakiplerinin başkentini zapt ederek elde ettiği başarısı, gerekli saygıyı gördü mü? Heybetli adamların hatalarını süsleyenler, Zico'nun kutsal şampiyonluğunu asık suratla ilan ederken, kendilerini ele vermedi mi sanıyorsunuz?
***
Bereket hâlâ zarafeti temsil eden ince düşünen yöneticiler ve takımlar mevcut. Efes Pilsen'in Fenerbahçe taraftarlarına kapılarını açması, sezonun son günlerindeki en zarif tavırdı. Şampiyon olamadılar ama şampiyonu kendi taraftarına alkışlatma erdemine sahip oldular. Bu kadar çirkef bir düzenin içinde açan çiçek gibi.
***
Burası tehlikeli bir ülke. Politikacılarla belediye başkanlarının kirini bulaştırdığı bir futbol dünyasından bizlere kalanları biliyoruz. Bir telefonla teknik direktör siparişi verilen düzende, harikalar yaratan teknik adamların iş bulmakta nasıl zorlandığını da görüyoruz. Benim meselem adalet. Ruhtaki adalet. Apoletler içindeki soytarı adaleti değil.
***
Güneşin eski aydınlığa sahip olmadığı bir ülkede, futbolun güneş altında oynandığı yılların özlemini çekiyorum hala... Çocukların maça giderken yanına alacağı güveni arıyorum inatla. Benim meselem bu!