Gerçek şampiyon F.Bahçe'nin 100. yıl şampiyonluğu her yönden bu unvana yakışır şekilde gerçekleşti. Yeni bir hoca, geç yapılan transferler ve açık hakem hatalarına rağmen ipi önde göğüsleyen sarı-lacivertli takım şut, pas, orta gibi enler dışında en çok kazanan, en az yenilen, en çok gol atan, en az gol yiyen, en büyük averaja sahip ekip olmasının yanında gol kralını da bünyesinden çıkararak bu başarısını taçlandırdı. Dahası var... F.Bahçeli futbolcular sadece ezeli rakiplere değil, sıralamada altında bulunan 7 takıma yenilmeyerek ve hepsini en az bir defa mağlup ederek şampiyonluğu bileğinin hakkıyla kazandığını ortaya koydu. G.Saray ve özellikle de Beşiktaş medyasının haksız saldırıları ve küçümsemelerine rağmen F.Bahçe büyük geçinen ezeli rakiplerini deplasmanda yenerek taraftarının az olduğu statlarda da gücünü ortaya koyarak herkesi susturmayı başardı.
Futbol dans gibidir Zico'nun geç gelişi ve 4 yabancı transferin ancak ligin 4. haftasından sonra takıma katılması sezon başında liderliğin de geç yakalanmasını neden oldu. Sarı-lacivertliler daha sonra toparlanarak klasmanın tepesine çıkıp bu yeri bir daha kimseye bırakmadılar. Hem de Sakaryaspor ve Beşiktaş maçlarındaki hatalı ofsayt bayraklarıyla 5 puanlarının çalınmasına ve 10'a yakın açık penaltısının hakemler tarafından iç edilmesine rağmen. Bunun sonucunda da geçen sene 79 puanla tamamlanan zirve bu yıl 70 puanla kapandı. Hatırlanırsa F.Bahçe ligin 29. hafta ilk penaltısını kazanabilmişti. Futbol dans gibidir. Partneriniz dansı bilmez veya oynamak istemezse tek başına güzellikler sergilenemez. Dikkat ederseniz F.Bahçe futbolu çirkinleştirmeyen büyük takımlarla ve Avrupa maçlarında en iyi oyunlarını sergilemiş, sertlik ve 10 adamıyla defans yapan takımlar karşısında zorlanmıştır. Yani kötü futbol dolayısıyla F.Bahçe değil, rakiplerin tutumu suçlanmalıdır. Özetle F.Bahçe bir şampiyonda aranan bütün özellikleri eksiksiz sergileyerek körlerin bile hak vereceği ve alkışlayacağı su götürmez bir şampiyonluk kazanmıştır. Kutlu olsun!