Muhteşem gece Bütün sezon boyunca görevimiz maçların teknik analizini yapmaktı. Ama dünkü maçın böyle bir analizini yapmanın mümkün olmadığını herhalde siz de kabul edersiniz. Fenerbahçe şampiyonluğunu kutlarken, Ankaragücü ile yapacağı maç ikinci-üçüncü plana atılmıştı. Dün Kadıköy'de büyük şenlik vardı. Bağdat Caddesi gelin gibi süslenmiş, Kadıköy sokakları yedisinden yetmişine formalar giymiş, sarı-lacivert seli andırıyordu. Stada girenler şanslı, dışarıda kalanlar şanssızdı. Çünkü biletler günler önceden tükenmişti. Gerçi şunu da söylemek mümkün, stadın içi ile dışı arasında pek fark yoktu. Dün akşam Ankaragücü maçından daha çok efsanelerin oynadığı maç tribünleri heyecanlandırdı. 4 nesildeki futbolcuların sahaya çıkmaları tribünleri coşturdu. Onlar Fenerbahçe'nin 100. yıla gelmesinde ve şampiyonluklara imza atmasındaki oyunun başrolünde görev almışlardır. Bunlardan bir tanesi de bendim. Şerefle o formayı giydim. Biraz rahatsızlığım olduğu için maçta oynamadım ama hiç olmazsa o fotoğrafta yer aldım.
Kaptan için gözyaşları Kupayı verip vermemesi gündem konusu olan Sayın Haluk Ulusoy, dün kupayı vermek için Şükrü Saracoğlu'ndaydı. Taraftarın kısa süreli protestosu oldu ama bunda bir terbiyesizlik yoktu. Sadece demokratik bir şekilde istifa dileklerini ilettiler, hepsi o kadar. Herkesin daha önceden kurduğu komplo teorileri boşa çıkmış oldu. Ümit Özat'ın gözyaşlarına bende katıldım. Sevgili kaptan, sağ bek oyna dediler, oynadı. Sol bek oyna dediler, oynadı. Libero oyna dediler, oynadı. Stoper oyna dediler, oynadı. Orta saha oyna dediler, oynadı. Bir tek kaleye geçmedi! Her idmana katıldı. Evi ile Samandıra arasında mekik dokudu. Fenerbahçeliler böyle düzgün ve karakterli bir kaptana sahip oldukları için mutluluk duymalılar. Hee bu arada bir de maç oynanıyordu değil mi! Vallahi farkında değilim, kusura bakmayın.