Kupa patronu Beşiktaş'ın lig ve kupa felsefesi birbirine hiç benzemiyor. Ligdeki durum sonu kötü bitten macera filmini, kupadaki görüntüsü ise iyi sonla biten pembe dizileri andırıyor. İzmir'de güzel bir kupa finali oldu. Sezon başından bu yana temposu her geçen dakika yükselen bir maçı belki de ilk kez izledik. Kupayı kazanan Beşiktaş kadar, kaybeden Kayseri Erciyesspor'u da kutlamak gerek. Bu noktaya kesinlikle bir rastlantı sonucu gelmediklerini kanıtladılar. Hatta, Lazarov maçın en net pozisyonunu golle sonuçlandırsa kupa İstanbul'a değil, Kayseri'ye giderdi. Beşiktaş'ta Serdar sahanın yıldızıydı. Hem şut denemesi yaptı, hem ileri çıkışlarını çoğalttı, hem de Bobo'ya yaptığı orta ile golün ortağı oldu. Demek ki ikili forvetle Beşiktaş çok daha iyisini oynayabiliyormuş. Tigana, bir şeyi kazanırken, neler kaybettiğini anlamışsa ve bunu samimi olarak itiraf ederse Türkiye'yi alkışlanarak terk eder.
Hakem iyi yönetmedi Burak, sezon başından bu yana golü en çok zorladığı maçı oynadı. İyi de oynadı. Böyle bir Burak kolay kolay kenarda kalmaz. Ricardinho'yu son maçlarda ara ki bulasın. En büyük düşüşü o yaşıyor. Maçın hakemi İsmet Arzuman, böyle bir finali güzel yönetemedi. Gözünün önünde olanları gidip yardımcısına sordu. Erciyesspor lehine vermesi gereken faulleri de görmezlikten geldi. Futbol deyimiyle eyyamcı gibiydi. Öyle veya böyle Beşiktaş bu kupa zaferiyle en azından bir teselli kaynağı buldu. Üst üste iki kez kupa kazanan bir takıma bence kupanın patronu demek herhalde yanlış olmaz.