Pazar oynanmalı F.Bahçe, Halep'te önemli bir milli görevi daha başarılı bir şekilde yerine getirdi Seyahat yoğun tempoda geçti ve takımyıprandı. Kayseri maçı 1 gün bekleyebilir
F.Bahçe kulübü, Suriye seferiyle ülkesi adına tarihi bir görevi daha başarıyla yerine getirmiştir. Al-İttihad takımı ile yapılan maç, aslında bir formaliteydi. Önemli olan Türkiye ve Suriye arasında atılan dostluk temelleriydi. İki ülke insanları arasındaki dayanışmayı, coşkuyu, yanyana sallanan bayrakları televizyonda seyrederken gözlemlemişsinizdir. Duygulu anlar yaşandı, güzel mesajlar verildi. Suriye'nin üst düzey bir bürokratıyla konuşurken bir ara "Neden Fenerbahçe?" dedim. Yanıtı kısa ve netti: "Bu kadar kalabalığı başka bir takımla toplayamazdık." Haklıydı. 75 bin kişilik stat erken saatlerde tıka basa dolmuş, bir okadar insan da dışarıda kalmıştı. Bürokrat devam ediyor ve "Stadın açılışı bizim için çok önemli. O yüzden uzun ve sıkı bir araştırma yaptık. Buradaki Türkmenler'in hemen hemen hepsi Fenerbahçeli. Suriyeliler'in en sevdiği takım da F.Bahçe, karar vermekte zorlanmadık" diyor. Maç günü sınır illerimizden de yüzlerce otobüs Halep'e akın etti. Şehir bir anda sarı-laciverte büründü. Kadıköy'de gibiydik. Uzun bir kapalı çarşıları var. Gezmek istedim ama ne mümkün! Resimler çektirdik, imzalar dağıttık. Bari bir faydam olsun dedim ve yanımdaki F:Bahçe piyangosu satan arkadaşa yardım ettim. Resim çektirmek isteyenlere bir bilet almayı şart koştum. Bayağı satış oldu. Bu paraların kulübe ve Türk sporuna fayda sağlayacağını bildiğimizden ben de alanlar da gayet keyifliydik. Kafilemiz 125 kişiydi. Medyadan arkadaşlaımız ve misafirlerin yanı sıra eski futbolcular da uçaktaydı. 1950'li lıllardan bugüne kadar gelen ve sanırım artık bir arada görmemizin imkânsız olacağı bir toplulukta yer almaktan büyük gurur duydum. F.Bahçe'nin 100 yılı havalanmış, Suriye'ye doğru gidiyordu. 1951'de Halep'te maç yapan Erdal, Nedim, Burhan ağabeylerimiz uçakta o günleri anlatıyorlar, herkes eski takım arkadaşıyla yanyana oturuyor, anılar tazeleniyor, adeta bir tarih yeniden yaşanıyordu. Bir yanda Manchester City fatihleri Yavuz, Şükrü, Ogün, bir yanda 83'teki 5 kupa sahibi Cem, Müjdat, Bulgar Mehmet, 89'un yıldızları Rıdvan, Turhan, Serdar, yaşayan efsaneler Numanlar, Osmanlar, unutulmaz sol açık Yaşarlar, Şükrüler (Ersoy ve Birant), Nevruzlar ve daha neler neler... İşin içinde vatan-millet görevi varsa F.Bahçe, 85 yaşındaki elinde bastonuyla Erdal Kocaçimen'inden, 20 yaşındaki Olcan'ına kadar topyekün, yorgunluk dinlemeden gözü kapalı her yere gider. Zaten Mustafa Kemal'in kulubüne de bu yakışmaz mı? Pazar günü maç oynanmış, hemen yola çıkılmış, salı günü 19.45'te başlaması gereken maç gece yarısı bitmiş, o yorgunlukla İstanbul'a sabah saat 04.00 sularında inilmiş, çarşamba da böylece uçup gitmiş, bir perşembe antrenmanı, cuma günü Kayseri'ye hareket ve cumartesi maç. Belki de F.Bahçe'nin şampiyonluktaki en önemli maçı. Rakipleri dinlenip, kampını yapıp, antrenmanlarını eksiksiz tamamlarken F.Bahçeli futbolcuların canı çıkmış durumda. Eğer kaybedilecekse puanlar da şampiyonluk da elbette Türkiye'ye helâl olsun. Olsun da federasyondan da hiç olmazsa bu konuda duyarlı davranmasını bekliyor ve maçın pazar gününe alınması gerektiğini vurguluyoruz. Aslında ertelenmeli ama bu yapılamayacaksa bile en azından pazar günü oynanması daha doğru olur gibi geliyor bana. Yoksa gerçekten çok ayıp olacak. F.Bahçe oraya zevk ya da para için gitmedi. Ülkesi için gitti. Demek istediğim; haksız rekabet, ülke menfaatleri üzerinden yapılmamalı. NOT: Bu konuda Kayserispor kulübüne de büyük görev düşmekte. Sanırım onlar da bu anlayışı göstereceklerdir.