Kızmadan önce bir düşün! Etiyle kemiğiyle o da bir insan; etkilenir küfürden, soğur her şeyden. Teknik direktör de olsa, futbolcu da olsa söylenenleri duyuyor, nankörlüğe içerliyor. Söylemediğine bakmayın. Hepsini görüyor ve hissediyorum. Sevgimizin de öfkemizin de terazisi yok. Döver gibi seviyoruz, sever gibi dövüyoruz. Anlatacağım konuyu gayet iyi anlatan bir anekdot sunuyorum sizlere. Yılların hocası Mehmet Ali Çınar anlatmıştı bir sohbette. Tam bir ibret vesikası olduğu için buraya taşıdım; hocama da selamlarımı sunuyorum. Onun ağzından dinliyoruz: "2000 yılıydı. Samsunspor ile Inter- Toto Kupası için İngiltere'ye gitmiştik. Rakibimiz o dönemde İngiltere Premier Lig'de oynayan Crystal Palace'tı. Kendi sahasında Crystal Palace'ı yenip eledik. Statta bütün taraftar ayakta, alkış kopuyor. Şaşırdık. Alkışlarına karşılık verelim diye kulübeden tribüne yönelmiştik ki ağzımız açık, elimiz havada öylece kalakaldık. Binlerce Crystal Palace taraftarı, maçı kaybeden oyuncularını çağırıyor, onları alkışlıyordu. Biz neredeyiz, onlar nerede? Daha kırk fırın ekmek yememiz gerekiyor. Futbol da, taraftarlık da öyle olmalı. Maç bitmeli, herkes elini uzatmalı. Skortmen taraftar değil sportmen taraftar olmalıyız."