Demek ki neymiş! Çaresizliğe karşı savaşmaktır kazanmak. Maçtan önce kaybetmek adına yazılmış bütün yasalara kafa tutmaktır. Elinizde var olanları bildiğiniz zaman, yok olanların yasını tutmanın alemi yok. Sakatlıklar, cezalılar ve eksik diye nitelendirilen bir kadro. Gazetelerde talihsizliği silkeleyen başlıklar. Milli takımın Yunanistan maçı kadrosu, yokluğun ihtilalidir. Demek ki neymiş! Maç boyu rakibine işaret parmağıyla söven züppelerin yerine, son damlasına kadar mücadele eden yürekli işçileri tercih etmek, kazanmanın ilk sebebiymiş.
***
Futbol maçına değil de, sanki bir meydan muharebesine gönderilen askerler gibiydi futbolcularımız. Biz bu çirkin filmi İsviçre maçından önce izlemiştik. Ama bu kez öfkeli dalgalarını kıyılara bırakan Fatih Terim'in, çarşaf gibi duran bir deniz resmi vardı sahada. Maç öncesi dağıttığı bildiriler, İsviçre maçının aksine sadece futbol üzerineydi. Umuda can veren bakışlar, maçın her saniyesinde inanmışlığın duruşu. Demek ki neymiş. Futbolculara ve tribünlere yangınlar sıçratan bir teknik adam yerine, olgun ve centilmen Fatih Terim resminin, alt edemeyeceği hiçbir gerçek yokmuş.
***
Bugüne kadar izlediğim en iyi Tümer vardı sahada. Tribünleri fetheden ve yüksek gerilimi teslim alan sükunet onda mevcuttu. Küfür kıyamet terbiyecisiydi sanki. Ciddiyetini bir an bile bozmadan, bir tek pozisyonda bile futbolun dışına çıkmadan. Demek ki neymiş! Futbolcuları harekete geçiren güç, onlara gösterilen sevgide ve güvende gizliymiş. Sabri'nin kar yanığı yanaklarıyla, ateşli mücadelesine de hayran kaldım. Sağ kanatta randevusuna gecikmek istemeyen arıların hamaratlığı vardı onda. Hakemlerin belalısı olmak yerine, rakibi yıpratmanın ustası olmak yakışmadı mı? Demek ki neymiş. Futbol çene değil, yürek ve ayak oyunuymuş.
***
Yunanistan taraftarları, sevgilerini kırk satıra bölmüş haramiler gibiydi. Kendi futbolcularını elden ayaktan düşüren gerçeklerin bir kısmını da onlar üretti. Ama attığımız dört golden daha anlamlı bir zaferdi, kendimizi alkışlatmak. Demek ki neymiş! Kör ışıklar arenasında, kendini boğalara alkışlatan matador olmak hiç zor değilmiş.
***
Yunanistan kendisini hala Avrupa Şampiyonu sanıyor ya, bizim tarihi farkımız onların kendi gerçeklerini görmesi açısından "dostluk mesajı" gibidir. İsviçre maçından sonra çirkinliklerimizi Avrupa'dan gizlememiz gerektiğini savunanlar, Fatih Terim'in karşısında soru sorarken iki büklüm olanlar, haklı eleştirilerin gücünü inkar etmesin. Onlar basın toplantılarında çanak soru bankasına hesap açacaklarına, iki Fatih Terim arasındaki 7 farkı bulsunlar. İsviçre maçı öncesi futbolcuları savaşa davet edenler kadar, kendi çirkinliklerimizin üzerine yatanların da yenilgisidir Yunanistan zaferi. Demek ki neymiş! Fatih Terim'i centilmenliğe ve sükunete davet etmek bir gazetecilik göreviymiş. Demek ki neymiş! Alpay gibi sportif edepsizlere gönül vermek yerine, Antalyalı Volkan gibilerinin elinden tutmak çok şeymiş!