Ve gün geldi Kayıp giden zamanın en önemli köşesinde kaleci Fevzi'nin ıskalaması üzerine yediğimizi o meşhur gol durur... Elbet gün gelir!.. Çalınmış puanların, hatırı sayılır bölgesinde, 88'inci dakikada Alpay ile Hakan Şükür el ele tutuştu diye Ahmet Çakar'ın "çaldığı" penaltı durur... Elbet gün gelir!.. Oscar ödül törenlerinin en kutsanası yerinde Mapeza'nın gol attıktan sonra Beşiktaş tribünlerinin ta önüne gelerek yaptığı el-kol hareketleri durur... Aynı Oscar gecesinde Bülent Yavuz ve Kubilay Türkyılmaz da ayrı bir yerde durur. Elbet gün gelir!.. Yalvar yakar gecelerin en haşmetlisinde, heybetiyle, dev cüssesiyle 92-93 sezonu durur... Elbet gün gelir!.. Oturmuş, düşman çatlatırken bunlar nereden aklıma düştü bilmiyorum... Belki törpülenmiş bir sinir ucunun isyana gelmesi, belki de bastırılmış duygularımın senelerce oyuna gelmesiydi. Belki de şaha kalkmış Beşiktaşlı genlerimin, iki damla gözyaşını göz kıyılarımda biriktirmesiydi. Yendik ya, duygulandım yine galiba... Fuzuli'nin dediği gibi, "Konuşsam olmuyor, sussam içim razı değil!" Ve elbet gün gelir... Atak yapmadan kazanmanın, mücadele etmeden günü kurtarmanın bedava pazarları; Ricardinho'nun penaltısında büyük işlem görür. Bu penaltı atımında, onlarca maçın çığlığı, bir o kadar hakemin de kahkahası yatmaktadır... Ve hesap sorulur... "Dem"dir bu!.