Geciken patlama Beşiktaş seyircisi tam üç yıldan bu yana ilk kez "dakika dakika" bir keyif gecesi yaşadı. "samba", "tango", "çiftetelli", ne ararsanız vardı. Yıllar sonra yine ilk kez daha maç bitmeden tribünlerin, sahadaki futbolculara "teker teker" sevgi gösterisinde bulunduklarına tanık olduk... Şunu sakın unutmayın. Tigana'nın ilk 17 hafta denediği "karmaşık" ve her futbolcuya "fren" yaptıran "abuk subuk" sisteminden herhangi birisi sahneye konsa, ne bu "muhteşem" futbol ortaya çıkar, ne de böyle bir skor doğardı. Tigana, her şeyi tam "bir yıl sonra" keşfedebildi.
Üçlü orta saha, ikili forvetle oynasa veya dörtlü orta saha, "tek golcü" ile sahaya çıksa; sonuç eski günlerin "bunalım" futbolunun benzeri olurdu... Nobre, Beşiktaş'a geldiği günden bu yana nihayet yalnızlıktan kurtuldu. Çünkü yanında Bobo vardı. Üstelik orta saha sürekli onu arıyordu. Demek ki taşları "düzgün" oynayınca, "kötü" takım, "büyük" takım olabiliyormuş. Kleberson'un yokluğunu hiç hissettiniz mi? O, takımın "fren balatası" idi. Önce Fahri, sonra Mehmet Sedef, onun bölgesinde ona "enerjik kalite" farkı attılar. Onların dinamik futbolu, Ricardinho ve Delgado'ya "şov" yaptırdı. Savunma-orta alan işbirliği "arızasız" işleyince, "Büyük Beşiktaş" yıllar sonra İnönü'ye dönüş yaptı. İki İbrahim, Gökhan Zan ve Koray, sezonun en "sağlam" ve en "rahat" maçını oynadılar. Bütün bunlar, Beşiktaş'ın bundan böyle her maçta "harika" oynayacağı anlamına gelmez. Hâla birkaç yerde "elektrik kaçağı" var. Ancak şu kesin: "Uyanan dev" bu sistemle asla "trafik canavarı" olmaz. Beşiktaş artık "sol şerit" yolcusu...