Nereye kadar? Feyenoord karşılaşması sonrası o maçta denenen Bilal Aziz ile ilgili bir eleştiri yapmıştım. Birçok mail ve telefon aldım. Hepsi benimle aynı görüşteydi. Ayrıca, karşılaştığım birçok G.Saraylı da aynı şekilde düşünüyordu. Kimse Bilal'i beğenmemiş. Üstelik, G.Saray'ın deneyerek oyuncu alma girişimini de küçültücü buluyorlar. Güçlü rakiplerinin karşısında ezildiklerini ifade ediyorlar. Herkesin aklı fikri tabii ki F.Bahçe'de. Belli etmeseler de onlara imreniyorlar ve 7 puan farkın bu tür transferlerle kapanmayacağını herkes biliyor. Bu kulübe gönül veren, renklerine aşık olan ama fazla bir bilgi sahibi olmayan, bu işten anlamayan (!), yetkileri olmadığı için sadece anlar gibi yapma şansına sahip milyonlarca G.Saraylı isyanlarda. Soruyorlar bana, "Bu insanlar bizle dalga mı geçiyor" diye... Öyle ya, geldikleri günden beri yalnızca, "Paramız yok. İnce eleyip, sık dokuyoruz. Araştırıyoruz ve acele etmiyoruz" diyenler, İnamoto ve Mehmet Topal dışında bir de Bilal'i getirme başarısı (!) gösterdiler. O da fiyasko ile neticelendi.
Yaptıkları 'Şark kurnazlığı' Taraftar, bu arkadaşlardan; yani G.Saray'ın futbolunu yönetenlerden büyük takıma yakışır bir duruş bekliyor. Kimse, kendileriyle dalga geçer gibi davranan, basit bir işi "Kimsenin yapamayacağını yaptık" havasıyla anlatan, "Ya tutarsa" mantığıyla hareket eden yönetici modeli istemiyor. Olayları hayretle izliyorum. Koskoca G.Saray takımının futbolunun başında olanlar, bugüne kadar bir tutarlı transfer girişiminde bulunamadılar. Çünkü her şeyi plansız ve programsız yapıyorlar. Özetle; şu güne kadar yapılanlar ucuz şark kurnazlığından başka bir şey değil. Ben de milyonlarca G.Saray taraftarı gibi üzülüyorum. Ama kendime daha çok üzülüyorum. Çünkü bu bilgi birikimime rağmen takımıma hiçbir katkıda bulunamıyorum...