İstanbul'daki her Beşiktaş'lı 1 euro verse! Gol atmak için yapılacak ilk aksiyon rakip kaleye gitmek için atak olgunlaştırmaktır. Bu savunma oyuncularından başlar, ardından orta alandaki top tekniği en yüksek oyuncular topu doğrudan rakip için tehlikeli bölgeye atmaya çalışır. Çünkü o bölgelerde takımın hücum adamları vardır ve bu adamlar aç bir şekilde topun kendilerine gelmesini ve gol yapmayı beklerler. Top gelince de pozisyona girerler, atarlar ya da atamazlar ama sonuçta seyircilerini "Gol pozisyonuna girerek" heyecanlandırırlar. Bu durum, teknik direktörü tarafından doğru bir şekilde çalıştırılan her takımın yaşadığı bir durumdur. Peki Beşiktaş'ta işler nasıl olmaktadır? İsterseniz Antalya'da canlı canlı izlediğim Kartal'ı size özetleyeyim.
1- Dört büyük takım içinde ligin ilk yarısında en az gol pozisyonuna giren takımdı Beşiktaş. Werder maçında da hiçbir şey değişmedi, önemli pozisyonu yok denecek kadar azdı. Nedeni de gayet basitti. Beşiktaş ileride kesinlikle çoğalamıyordu. Ekran başından görülemeyecek bir tabloyu anlatayım. Örneğin; dakika 85 ve 4-0 mağluplar. Ricardinho topu ayağına alıyor, bakıyor ki ne sağda ne de solda adam var. Dönüyor geriye, eli ile kenardaki adamlara gitmeleri, olmaları gereken yeri gösteriyor. Bu tablo aslında maç boyu hep böyle tekrarlanıyordu.
2- Teorik olarak baktığınızda; Rico, Nobre, İbrahim Akın ve Gökhan dörtlüsünün ne kadar hücuma yakın olduğunu görüp, bu takımın gole dönük oynayacağını düşünürsünüz değil mi? Ama olmadı. Çünkü bu takım için bir el freni vardı ve o fren de kenarda, gayet rahat ve umursamaz bir biçimde Red Kit özentisi çubuğunu ağzında çevirerek oturuyordu.
3- Bu takımda Burak ve Ali Tandoğan gibi iki iyi sağ kanat adamı varken, doymak bilmediği transfer isteği ile bir de Ali Bilgin'i transfer ettirmek isteyen Tigana, bu kez de sağ tarafa Gökhan'ı koyarak "Cem Yılmaz tarzı bir şaka" yapıyordu adeta. Hayatı boyunca orada oynamamış ve bir daha da oynamayacak olan Gökhan da sadece koşma ile kanat adamı olunmayacağının örneklerini verirken, her öne çıkıp arkasını boşalttığında gelen Schultz'un atakları ile aylardır top oynamamış Ali'yi yalnız bırakıyor, gollerin çoğunu da oradan yiyorlardı. Ayrıca, sakatlıktan yeni çıkmış bir adamla, ilk defa orada oynayacak bir adamı böylesine önemli bir hazırlık maçında ilk kez denemenin mantığı neydi? Onu da Mösyö'ye sormak gerekiyordu.
4- Kleberson ısrarla, "Ben iyi oyuncuydum ama artık Beşiktaş'ta olmuyor" diyor ama bunu Tigana göremiyordu. Kubilay Analiz Ekibi, ligdeki top kayıplarını sınıflayarak bakar. Bu sınıflamada, "Hücumda Top Kaybı, Baskı Altında Top Kaybı ve Rahat Pozisyonda Top Kaybı" kriterlerinde Kleberson tüm takımın uzak ara önünde liderdi. Aynı özellikleri Werder maçında da devam etti. Ama Tigana ona "Umursamaz" bir biçimde tahammül etti.
5- Takımın oyun alanını daraltmasını istemişti Tigana bu belli idi. Ama hücumdaki adamlar, rakibin orta sahasına baskı yapmayıp, bu nedenle de alanı daraltmak için Beşiktaş savunması öne çıkınca, Beşiktaş'ın savunma arkası kevgire döndü. Ellerinde Diego gibi Almanya'nın bu sene en yetenekli oyuncusunu barındıran Werder de özellikle ikinci yarıda orada maden buldu. Werder'in, Avrupa'nın her zaman en uzun takımı olma ve araya pas atarak, duran topları kullanarak gollerinin % 75'ini attığından her zamanki gibi bihaber olan Tigana da kenarda umursamaz bir biçimde oturdu.
6- Beşiktaş adına tek olumlu gelişme, bence ön liberoda bu ülkenin en iyilerinden biri olan Fahri'nin performansı idi. Fahri, Tigana'ya diyordu ki, "Hocam beni burada Serdar veya Koray'la beraber oynatırsan, takımın dinamizmi iki kat artar." Tigana bunu anladı mı? Güldürmeyin beni!
7- Gelelim İstanbul'daki her Beşiktaşlıdan 1 euro toplama işine. İstanbul'da en azından 2 milyon Beşiktaşlı olsa ve 1'er euro verseler 2 milyon euro eder. Yönetim çok para harcamış ve bu nedenle Tigana'yı gönderemiyorsa, koyar bu İstanbullu Kartalların 2 milyon euro- sunu Mösyö'nün cebine ve "Sonu asla olmayacak olan bu filmden"den kurtulur. Aksi takdir de bu teknik adam ile Beşiktaş daha çok çile çekecektir.