Nobre es geçmedi Beşiktaş öncelikle çok kolay gol yiyor. İş atmaya gelince de tam aksine zor gol atıyor. Orta alanda rakipten baskı görünce yan ve geri pas yapıyorlar, adam eksiltme riskine girmedikleri için hücuma katkı sağlamalar zorlaşıyor. Bir başka problem kanatların iyi kullanılmaması. Bu problemin en büyük mağduru gol beklenen oyuncular oluyor. Nobre ya da Bobo oynamış çok şey değişmiyor, en uçta kim oynarsa o yalnız kalıyor. Galatasaray karşısındaki Beşiktaş, kadrodaki değişikliklere rağmen ligin ilk yarısındakinden farklı değildi. Yine rakibin üstünlüğünü kabul ettiler, oyun kuramadılar, kanatları kullanmadılar ve orta alanda etkisiz kalırksen savunmada da birçok pozisyonu seyrettiler. Sakatlığın ardından Delgado istekli ve hırslıydı ama ona yardımcı olması gereken Fahri, Arda'yı tekmelemekle uğraşırken, Serdar'ın da dünya umurunda değildi. Dolayısıyla Delgado'nun bir şeyler yapacağının sinyallerini verdiği bu karşılaşmada yalnız kalması Beşiktaş adına şanssızlıktı.
Kleberson aranmadı Galatasaray'ın üstün oynadığı maçta Beşiktaş adına yapılabilecek en doğru tespitlerden biri sanırım Kleberson'un hiç aranmamasıydı. Yazık. Dünya Kupası kaldırmış Kleberson oynadığında varlığını, oynamadığında ise yokluğunu fark etmiyoruz. Bana göre maçın yıldızı Arda'ydı. Her iki kanadı kullandı, top çaldı, savunmaya yardım etti, bir değil, birkaç rakibiyle kapıştı ama pes etmedi. Bravo Arda, hep böyle kal. Dün sanal alemde yapılan en büyük geyik ligin ilk yarısında sadece bir gol atan Nobre'nin Galatasaray'ı boş geçmeyeceği şeklindeydi. Nobre ikinci yarının başlarında oyuna girdi, yine çalışkanlığıyla dikkat çekti ve yine Galatasaray'ı boş geçmedi. Bu arada inanılmaz güzelliklerle geçen maçın çirkinlikleri ise Fahri'nin Arda'yı, Tolga'nın da Bobo'yu sürekli tekmelemeleriydi. Tolga bir ara işi abartıp sokak kavgasına da yöneldi ama Allah'tan diğerleri ve Bobo ona uyumadılar. Son dakikalarda eski hasım Nobre ile Emre de şöyle bir kapışır gibi yaptılar ama o da uzamadı. İyi ki de öyle oldu.