Basketbolda hüzün 1953 yılında gündelik spor gazetesi Türkiye Spor'da o zamanın en güçlü basketbol takımları, G.Saray, F.Bahçe ve Modaspor'un maçlarını yazıyor, "Kertenkele" (Yalçın Granit), "Tombul" (Mehmet Baturalp), "Şekerim" (Sacit Seldüz), "Gak-Guk" (Altan Dinçer), "Kara Bela" (Erdoğan Karabelen) gibi ünlü basketbolcuların kapışmasını yorumluyordum. Sanırım o zamandan bugüne medyada benimle birlikte basketbol yazanlardan hiçbiri kalmadı. Gerçi şimdi ben de maçları yazmıyorum ama ekranlardaki kapışmaları dikkatle izlemeye devam ediyorum. Gelmek istediğim nokta, 100. yılında Ülker desteğini de alıp, iç ve dışta başarılar kazanmak isteyen F.Bahçe'de yanlışları dile getirmek.
Başkan el koymalı Başkan Aziz Yıldırım'ın hiçbir fedakarlıktan kaçınmadığı kadro, özellikle Amerikalılar bakımından Türkiye'nin en kötüsü. Küme düşme hattındaki ekiplerde bulunanlar bile serbest atışlar, iki ve üç sayılık şutlar, hatta ribauntlarda bile, sarılacivertli ekipte oynayanlardan çok daha başarılı. İstatistiklere bakın, sayı krallığı, üç sayı, asist, ribaunt ve top çalmalarda ilk beş sıralaması içinde F.Bahçe'nin Amerikalılarından bir teki bile yok. O yüzden de Avrupa Ligi'nde seri mağlubiyetler birbirini kovalıyor. Bu Amerikalılar eğer çok klas ise demek ki iyi çalıştırılmıyorlar. Bir iki defa yazdım; Ira Clark her maçta çok kısa süre oynayabiliyor ve eğer boş bırakılırsa bir iki smaç yapıyor, o kadar. Solomon geçen yıllardaki performansından uzak. Yeni alınanın ise ismi var cismi yok. Oysa başta Efes, Beşiktaş ve G.Saray, hemen hemen tüm takımlarda sonucu etkileyen ve her maç 20'nin üzerinde sayı üreten gerçek yıldızlar var. Başkan, eğer derhal olaya el koymazsa, Avrupa defteri kapanır, lig şampiyonluğu tehlikeye girer. Eldekilerle bile yetinmeyen Efes ve Beşiktaş hâlâ yeni yıldızlarla kadrosunu daha da güçlendiriyor ama Aydın Örs iş değil laf üretip taraftarı kandırmaya bakıyor. O da elini taşın altına koyup daha çok çalışmak zorunda. Çok formda olan Hakan Demirel ile Rasim'e de biraz daha şans tanısa iyi olacak.