Pişkinlik! Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Ulusoy ve yancılarını önce 'pişkinlikle' suçladı. Sonra da 'haddini aşmak'la. Peki ya onların yılmaz savunucuları, seçimi kazandığında ağlamaklı bir yüzle onu omuzlarına alıp, gözleri zikir ayinindeymiş gibi yaşlarla dolan kulüp başkanları. Ya onu köşelerinden 'demokrasi kahramanı' ilan eden 'arsız' kalemler. Ya onu suçlayıp, sonradan utanmazca gölgesine sığınan kulüp yöneticileri. Bu pişkinliğin sınırları nerelere kadar gidiyor. Demek ki, dini anti-Fenerbahçelilik olan 'HU' tarikatı var...
Tatlı su kurnazlığı Futbolmuş, siyasetmiş, futbola siyaset müdahale etmesinmiş; yesinler sizin tatlı su kurnazlığınızı. Tabii ki etmesin de, futbola siyasetin en ağır müdahalesi HU'nun bizzat kendisi değil mi? Türkiye'de futbolun bütün dengelerini bozanlar, güven ve adalet duygusunu iğdiş edenler bizzat bu şahsiyet ile etrafındakiler değil mi? Yaptıkları tezgahı maskelemek için de, sos olarak Fenerbahçeli olur bir tane mutlaka. Ve bunlar da kulüpteki rant düzenin bozulmasından rahatsız olanların uzantılarıdır. Aziz Yıldırım gitmeli ki; grupçular yeniden cirit atmaya başlasın. Medya da bu tür adamları sever ve kucak açar. Pişkinlik mişkinlik değil, resmen dibi tutmuş ahlaksızlığın. Öyle olmasa ahlaksızlar ahlak dersi verme yüzsüzlüğünün üst boyutlarında dolaşabilirler mi?
Teşviği savunuyorlar Bakanın yanında teşvik primini savunup, "Anadolu takımları bununla geçiniyor" diyebilecek karakterdeki adamlarla, buna sessiz kalarak onaylayan adamlardan ne bekliyorsunuz? Dinsizin hakkından imansız gelirmiş atasözünden yola çıkarsak, densizin hakkından kim gelebilir? Her türlü kirli tezgahı bildiği halde, "Allah işte, ilahi adalet" diye yorumlayıp, kutsal varlıkları bile utanmazlığa 'suç ortağı' ilan edebilen o kadar çok densiz var ki! 'HU'nun yakında kendini peygamber, hatta ilah ilan etmesi, hayal değil yakın gelecekte... O kadar çok tapınmaya hazır mürit var ki etraflarında...