Marş marş! Yönetim-teknik direktör atışmaları, Tigana ile yeni bir boyut kazandı... Aslında nedir bunların derdi biliyor musunuz; bir taraf koltuğunu kaybetmemek, diğer taraf ise kariyerini zedelememek istiyor... Yönetimler; takımın başına getirdiği hocalarına güvenerek, onun sağlayacağı başarıyla birlikte camialarından destek bulmayı hedeflerler... Teknik direktörler de kariyer yapmak, ekmek parası (aslında fırın demek daha doğru ya) kazanmak için çalışıp dururlar... Futbol takımı başarılı olduğu sürece hem yönetim, hem teknik adam mutludur. Kaybettiği anda ise ikisinin de istifaları istenir. Kimse sizin, ne şartlarda görev yaptığınızı, sağlığınızdan olduğunuzu, ailenizden uzak kaldığınızı düşünmez değil mi?
Olan taraftara olur Elbette düşünmez... Düşünmesi gerekmez ki! Çünkü teknik adamlar, yaptıklarının karşılığını maddi olarak fazlasıyla; yöneticiler de manevi olarak gerektiği kadar, kimi zaman gerektiğinden de fazla alırlar zaten... Peki olan kime olur? Taraftara elbette... Maça giden onlar, bağıran onlar, parasız kalan onlar, kışın üşüyüp, yazın terleyip hasta olan onlar, polisin copladığı onlar, yönetimin suçladığı onlar, futbolcunun 'bize baskı yapıyolar' dediği onlar... Daha sayalım mı! Peki bu insanlar ne isterler? Gönül verdikleri renklerin kazanmasını, başlarının dik olmasını, rakip taraftarlara "Bizimle baş edemezsiniz" demenin hazzını duymak isterler. Hepsi bu! Gerekli olan tek şey sportif başarıdır... Yani futbolcu işini iyi yapacak, teknik adam taktiğini iyi verecek, yönetici kulübünü iyi yönetecek...
Garanti süresi doldu Çarktaki dişlilerden biri kırıldığında ise makine bir süre sonra bozulur. Bozuldu mu, tamir edilmesi şarttır. Edilmeyecek duruma geldiğinde ise yeni bir makine almanız kaçınılmazdır... Beşiktaş'ın da artık yeni bir makineye ihtiyacı vardır. Çünkü defalarca tamir gören makine artık garanti kapsamında değil. Düzgün çalışması garanti edilemeyen bir makineye güvenip yola devam ederseniz eğer, şu atasözünü de sakın unutmayın: Akılsız başın cezasını, ayaklar çeker. Marş marş!