Skor aldatmasın Bu maça G.Saray açısından bakmanın pek bir anlamı yoktu. İstanbul takımı, gruptan çıkmayı garantilemişti. O nedenle dikkatimi ev sahibine yönelttim. Çünkü... Üç büyüklerden biriyle evinde oynayan bir Süper Lig takımının ne yapacağını merak ettim. Rakip, sıfır iddiayla saha çıkmış, en önemli oyuncularını getirmemiş, yabancılarının tamamını tatile göndermişti. Yani karşılaşılabilecek en müsait G.Saray, misafir oluyordu. Tüm bunların üstüne daha 4'te Aykut atılınca, sahada bir kişilik de fazlalık elde edilmişti. Bu şartlarda Erciyes'in performansı daha bir önem kazandı. Ne beklenir Erciyes'ten? Rakibini ezmesi, maçı tek kaleye çevirmesi, bol pozisyon üretmesi, vesaire, vesaire.. Skor kimseyi yanıltmasın, biz bunları izlemedik. Ne izledik peki? Eksik rakibi karşısında galipken bile kontrataktan başka hücum düşünmeyen, 10 kişilik rakibini seyreden bir takım. Türk futbolu için bundan daha kahredici bir gerçek olamaz. Bu ülkede, şartlara bakılmaksızın formasından korkulan takımlar var. Bu ülkede, kendi gücüne sarılmak yerine, rakibinin haşmeti karşısında sahaya ezik çıkan takımlar da var.
Lorant'ı anlamak imkansız İlk yarıdaki Erciyes'i izledikten sonra üç büyükler hakimeyetinin neden kolay kolay bitemeyeceğine ve İstanbul dışından bir şampiyonun neden çıkamayacağına bir kere daha şahit olduk. Futbol felsefesine bu kadar çok korkunun hakim olduğu takımlara ligde yer yok. Nasıl oluyor da Lorant gibi hocalar bu ülkede revaç buluyor anlamıyorum. Eksik ve hedefsiz bir G.Saray karşısında savunma futbolu oynatmak için euro'ları Alman'a vermeye ne gerek var? Aynı futbolu oynatacak onlarca hoca, Kayseri Amatör Ligi'nde bile bulunur. Zaten çorba gibi bir dizilişle sahaya çıkan G.Saray, ikinci yarıda risk almasaydı bu farkın oluşacağından son derece şüpheliyim.