Rüya görmemek Türkiye'de çok anlamlı bir atasözü vardır. 'Yalancının mumu yatsıya kadar yanar' diye... 'Bizim için önemli olan Bundesliga, UEFA Kupası çok önemli değil' diyen Bayer Leverkusen'in teknik patronu Micheal Skibbe'yi basın toplantısının akşamında gizlice Beşiktaş'ın idmanını izlerken görünce aklıma tatlı su kurnazı tavrı ve bu atasözü geldi. Bay Arena'da maç başladığında tahminlerimizi doğru çıkarırcasına gördük ki Bay Skibbe bu işi çok fazla ciddiye almış. Öyle bir 20 dakika izledik ki Almanların girdiği pozisyonlar ve yüksek tansiyon Arena'daki 23 bin taraftarı ateşlendirecek seviyedeydi.
Kleberson sahte okey İlk 20 dakikada kelimenin tam anlamıyla Beşiktaş'ı Allah korudu. Kademe anlayışı bozulan siyah- beyazlı defansın abondone olduğu dakikalarda Runje kalesinde tam 6 gol pozisyonu gördü. Bu pozisyonlarda hem yeteneğini konuşturan hem de şansını gösteren Runje'nin bir hareketi çok yanlıştı. Runje'nin kollarını açıp arkadaşlarının durumunun Tigana'ya şikayet etmesi doğru bir davranış değildi. İlk 20 dakika geçince Leverkusen'in direnci kırıldı. Bunda Runje, İbrahim Üzülmez, Serdar ve Ricardinho'nun iyi futbollarının etkisi çoktu. 'Sahte okey' gibi oynamaya devam eden Kleberson ilk yarıda yine beni şaşırtmadı. Burada bütün yükü bana göre sahanın en iyisi Serdar Kurtuluş üstlendi. Mükemmele yakın oynadı.
Neredesin İbrahim? Hakem Paparesta'nın, Baki'nin Juan'ı çektiği gerekçesiyle verdiği penaltı bana göre tam bir eyyamdı. Böyle bir defansa mübah olsa da penaltıyı bile kurtaracak hareketler yapan, iki gol yemesine rağmen çok başarılı oynayan Runje için çok ağır bir karardı. Bu maçta Gökhan Zan'ı aramamak, neredesin İbrahim Akın? dememek içten bile değildi. Nerede umutlar, nerede UEFA'da final hesapları? Jean Tigana'nın maçtan önceki sözü çok anlamlı geldi bana: "35 yıldır futbolun içindeyim rüya görmemeyi öğrendim."