Gerisi de seneye Beşiktaş bunu hak etti mi derseniz, kesinlikle "Hayır" derim. İnanın maçın bitiş düdüğüyle birlikte, Almanlar ortalığı bayram yerine çevirdiler. Çünkü onlarda bu işi başaracaklarına pek inanmıyorlardı. Ne olduysa Baki'nin penaltıya sebep olan o gereksiz hareketiyle oldu. Halbuki Beşiktaş oyunu dengelemiş ve rakipten daha çok topa sahip olmayı başarmıştı. Sadece son vuruşu yapacak adam eksikliği hissediliyordu. Bunu ne Bobo yapabildi ne Nobre ne de Gökhan Güleç. Hele Bobo'nun ilk yarıda kalenin iki üç metre önünde kaçırdığı bir gol var ki, oyunun kader anıydı. İşin esasına bakarsanız Beşiktaş ilk on dakika adeta fırtınaya yakalandı. Leverkusen bu başlangıç dakikalarında on dakikada beş net pozisyon buldu. Bunlardan birisini bile geri çeviremeyince oyunda artık yavaş yavaş Beşiktaş görülmeye başlandı. Ama bu takımda asla düzelemeyecek problem adamlar var. Bunlardan ilki, ne oynadığı belli olmayan Kleberson. Tigana ona nasıl tahammül ediyor anlamak mümkün değil. Baki, her iki golde de büyük hatalar yaptı. Gökhan Zan olsa kesinlikle bu maç böyle bitmez, Beşiktaş elini kolunu sallayarak turu cebine koyardı.
Runje ve Serdar yetmedi Yine de övgüyle söz etmemiz gereken futbolcular var. Onların başında Leverkusen'in ilk ve son on dakika yakaladığı fırsatlara, kalesinde duvar ören Runje vardı. Serdar'a ayrı bir bravo. İki kişilik oynadı. Hem kendisinin hem de Kleberson'un yükünü taşıdı. Ricardinho, eğer gol atacak birini bulsa Beşiktaş golü uzatmalara bırakmazdı. Ali Tandoğan alışkın olmadığı sol kanatta her şeye rağmen ayakta kalmayı başardı. İbrahim Toraman ve İbrahim Üzülmez de aslanlar gibi boğuştular. Kötülerden birini unutuyordum. Onun adı Burak. Oyunda kaldığı süre çok fazlaydı ve bir Tigana hatasıydı. Bu çocuk hala hangi formayı giydiğinin farkına varamadı. Yazık oldu, Beşiktaş üst üste üçüncü sezon bu UEFA gruplarından bir türlü başı dik ayrılamıyor. Gerisi seneye.