Çarşı ve Mona Lisa Türkiye'de futbolu sevdirmek için güzelleştirmek ve bu yönünü ön plana çıkarmak zorundayız. En azından kavga, gürültü, teşvik ve şike ile beslenen, puslu havaları bekleyen sülükleri temizlemek zorundayız. Dünkü maça gelirken de beynimi kemiren bu düşünceler aklımdan çıkmıyordu. Maça bir de "Bu gözle bakarak başlayayım" dedim. Ve siyah-beyazlı tribünlerin futbola kattığı güzelliklerin değerini bir kez daha anladım. Sosyal mesajlarla üne kavuşan Çarşı'nın "Nobel'i alkışlamasından" asker arkadaşlarını unutmayan UNİ BJK'ye, "İlmi okuldan, hayatı Beşiktaş'tan" diyen Ümraniyeli Beşiktaşlılara kadar rengarenk görüntüler vardı. Kapalının 'Senin sevginden vazgeçersek Allah belamızı versin' diye tezahüratını "İnşallah"la biten yeni tezahüratla karşılaması da ilginç bir gelişmeydi. Ama en koptuğum an Kayserili hemşehrilerimin Mona Lisa'ya Kayseri forması giydirerek üzerine "Avrupalı Kayseri" yazmalarıydı.
İnadına İbrahim Akın Dün çok da iyi bir maç izlemedik. Ama maç öncesi öyle bir fotoğraf vardı ki tüylerimizi diken diken etti. 20 bin Beşiktaşlı, Ertuğrul Sağlam ve Mutlu Topçu'yu bağrına bastı. Bu fotoğraf siyah-beyazlı taraftarların yürek derinliğinin en büyük göstergesiydi. Maça gelince Beşiktaş'ın Mehmet Topuz'u mutlaka alması gerektiği bir kez daha görüldü. Üstüne üstlük kulübedeki geleceğin yıldızı İlhan Parlak'ın hemen alınıp, Beşiktaş tedrisatından geçmesi gerektiğine inanıyorum. Kimileri "İnadına Tigana" diyor. Ben de "İnadına İbrahim Akın" diyorum. Bu kadar yıpratılmayı hak etmediğini düşünüyorum. Sergen gibi yıldızı içinde tutmayı başaran Türk futbolu, kalitesine renk katmak istiyorsa İbrahim Akın'a destek olup, onu kazanmalı. Beşiktaş mı? Bir kaybediyor, bir kazanıyor. İnancımız ve beklentimiz perşembe günü Leverkusen karşısında gruptan çıkarak bütün Türkiye'yi gururlandırması.