Çifte standart Türk futbolunda teşvik primi ve şike tartışmaları yine gündeme damgasını vurdu. Hiç kuşkusuz futbol endüstrisinden direk ya da dolaylı olarak pay alan herkes 'temiz futbol' özlemini, aynı gemide bulunmanın verdiği bilinçle dile getiriyor. Bu konuda insanların iyi niyetinden şüphe yok. Ancak son yıllarda yaşanan olaylar gösterdi ki 'taraf olma, taraftar gibi davranma psikolojisi' sorunların çözümünü zorlaştırıyor. Güçlü olanın haklı olduğu bir mecraya doğru sürükleniyoruz. Kendi tuttuğu takımı körü körüne savunan ve yapılan her eleştiriyi saldırı gibi algılayan bir zümre oluştu. Bu da olaylara yaklaşımda tarafsızlık inancını öldürüp 'çifte standardı' getirdi. Bu durum da gözbebeğimiz gibi korumamız gereken futbolun değerini düşürmeye başladı.. İddia ediyorum... TMSF'den belgeli İstanbulspor olayı yetmedi, gündemdeki teşvik iddiaları F.Bahçe'nin değil de Beşiktaş'ın başına gelse ortalık toz duman olur, 'temiz bir sayfa' için Beşiktaş kurban edilirdi. Ama konu, belgeleriyle G.Saray yöneticisinden Malatya'ya giden Şahin paraları olunca; 'görmezden gelinir', çünkü göreni yerler!. F.Bahçe olursa; 'hiç o kulvara girilmez! Reklamlarınız kesilir, sesiniz, hatta programınız yarıda kesilir, olmadı biletinizi keserler!
Beşiktaş'tan başlayın! Ancak konu değerlerini yaşatmaya çalışan, Süleyman Seba'nın deyimiyle şerefli ikinciliklere razı olan Beşiktaş olunca Cem Papila gibi hakem facialarına, ölüm stadı gibi faturalara maruz bırakırsanız ve yine 'temiz sayfayı Beşiktaş'tan başlatalım' diye ortaya çıkarsanız, inandırıcılığı kaybedersiniz. Evet, Cumhuriyet Savcıları'yla, kurulması sözü verilen Spor İstihbarat Teşkilatı (SİT) ile temiz futbol için operasyon yapılsın. Operasyon cümlesine Beşiktaş'tan başlayalım. Ama o cümlenin içine noktayı koymadan, dokunulmazlıkları kaldırılması şartıyla F.Bahçe'yi de, G.Saray'ı da ve teşvik aldığı iddia edilen ciğersizleri de koyalım... Ancak ve ancak çifte standardı ortadan kaldırarak ve yeniden güven ortamı tesis ederek Türk futbolunu ileriye götürebiliriz.