Yorgun dalgalar Kendini bilmez taraftarlığın gönlünde hızla büyüyen zulüm, her yıl biraz daha net biçimde ortaya çıkıyorsa... Böylelerini bir kaşık suda boğma hakkının, gerçek taraftarlarda olması gerek. Gerets'in alnını yaranları ve Mondragon'a patlayıcı madde atanları görmezlikten gelmek, gerçek taraftarlığın kitabında yazmaz. Haksızlığa başkaldırıları saklamak da suçtur.
***
Bütün bunları dile getirirken, Hasan Şaş'ı 18 yaşından küçüklerin izlemesinin sakıncalı olduğunu, maç sonundaki açıklamalarıyla Sabri'nin de taş atanlarla kardeş olduğunu inkar etmemek gerek. Gerets'in alnındaki kan lekesine karşılık, maç boyu zarif duruşunu izledim de, başımı eğdim. Niceleri geldi gözümün önüne. "Zarafet teknik adamlara eşit dağıtılmıyor" dedim. Adnan Polat'ın maç sonu açıklamaları ile ertesi günkü açıklamaları arasındaki çelişkiyi boş verin. Geçen yıl yağmayı pay eden o kolu saatli adam, hiçbir zaman centilmen olmayı becermedi ki...
***
Fenerbahçe kazandığı zaman, adalet tanrıları peydahlanıyor. Fenerbahçe'yi neredeyse, zaferden yenilgiyle çıkartacak yorumlar yapılıyor. Pozisyonlardan tek taraflı detay alanların, kışkırtıcılıktan pay aldıkları da ortada. Bu ülkede çiçekler kan açıyorsa, bu kışkırtıcı yorumların sebebi yok mudur? Kurdukları bulanık cümlelerin içinden, Fenerbahçe aleyhine net penaltılar üretenlerin, adalete göz kırptığını sanmayın. "Onları Fenerbahçe'nin verilmeyen penaltılarında niye görmedik?" diye de sormayın. Onların bir yanı eksik. O yüzden saha kapatmaktan söz etmek için, Şükrü Saracoğlu'nda tetikte beklemeleri gerekiyor. Pazar gecesine gelene kadar, yapılan bütün namussuzluklara göz yumarken...
***
Bu ülkedeki en zavallı gerçek, hakem eskilerinin yorum yapması. "Adaletten muaf" olanların yaptıkları yorumların hükmü yoktur. Onlar düdükleri varken sahada gösteremedikleri adaleti, televizyon ekranında mı gösterecek? Bu ülkenin kalitesini, hakem eskilerine gösterilen ihtişam yok etmedi mi zaten?
***
Pazar gecesinden kalan en anlamlı gerçek, en zayıf anında, Fenerbahçe'nin Galatasaray'ı puansız göndermesidir. Fenerbahçe, ilk yarıda aniden kabaran bir deniz gibiydi. Birkaç dakikası Galatasaray'a yetti. Galatasaray bir puana fitti ama maçın bütününe bakarsanız, ilk yarıdaki "kaplumbağa futbolu", ona pahalı bir bedel ödetti. İkinci yarıdaki Galatasaray baskısını inkar etmeyelim. Ama yorgun ve berbat Fenerbahçe'ye bile gücü yetmeyen Galatasaray gerçeğini ne yapalım? Fenerbahçe, çok zorlu bir maç trafiğinden başı dik çıktıysa, ligde en yakın rakibine 7 puan fark attıysa, biraz da meselenin bu tarafına bakalım. Kötü futbolu öne çıkarırken, dalgaların da yorulduğunu unutmayalım.
***
Haftanın en çaresiz açıklamaları Denizlispor Başkanı Ali İpek'e ait. Geçen yıl duvar afişleriyle "bir sandık dolusu" gerçek açıklayacağını ilan edip, ardından suskunluk çayırlarında dili tutulan biri, düşmanlığa maestroluk yapıyor yine. Kayserispor'dan yediği uyduruk penaltı golünde Fenerbahçe'yle bağlantı kurması nasıl bir hınçtır acaba? Ve böyle adamların Türk futbolunda söz sahibi olması, çocuklar için nasıl da tehlikeli bir sinyaldir aslında. Bunları haykırıyorum ama biliyorum ki, boşu boşuna bir çığlık benimki!