Şike yapılıyor Türkiye'de şike de var, teşvik de. Ancak İtalya'daki cesaret bizde olmadığı için bir karar alınamıyor... Yıldırım'ın açıklamalarını manşet yapan Türk medyasının, Oskay'la ilgili yayını eleştirme hakkı yok
Haftanın en çok konuşulan olayı 2000-01 sezonunun son haftasında oynanan Samsun- Fenerbahçe maçıyla ilgili ortaya atılan teşvik ve şike iddialarıydı. Sizin bu maç ve iddialarla ilgili görüşünüz nedir? Şimdi iki olayı birbirinden ayırmak lazım. Bir defa milleti saf, geri zekalı falan sanıp, 'Türkiye'de şike yok, Türkiye'de teşvik şikesi yok' diye çıkıp ekranlarda poz yapanlar, hava atanlar vazgeçiniz. Türkiye'de bunların hepsi var. Ben gazeteciliğe başladığım yıllardan itibaren var. Ve bununla mücadele kağıt üzerinde var ama gerçekte yok. Yani, gazeteciliğimin ilk yıllarında yanlış hatırlamıyorsam bir Kasımpaşa-İzmirspor maçı vardı.
İlk defa bir futbol federasyonu cesaretle 'bu maçta şike yapılmıştır' kararı verdi. Karışanları cezalandırdı ama Danıştay iptal etti o kararı. Para alınmış, verilmiş, parayı veren itiraf ediyor, alan itiraf ediyor; her şeyi itiraf ediyor herkes. Ama Danıştay "Parayı veren adamın kulüple ilgisi belirlenmemiştir, tespit edilmemiştir" dedi ve hukuken konuyu geçersiz saydı. Parayı veren kişinin yönetimden bir kişinin olması gerekiyormuş!.. O zamanki mevzuat öyleydi. Bunun üzerine dediler ki, 'Bizim mevzuatımız yetersiz.' Mevzuatta değişilikler yaptılar, falan filan... Ondan sonra zaten 'kanatle şike kararı verilebilir' hükmü getirildi. Son FIFA düzenlemeleriyle birlikte, yerel hukuktan çıkarıldı futbol, kendi tahkim kurulunun kararlarına teslim edildi. Ve oradan itirazlar da yine yerel mahkemelere değil, UEFA ve FIFA üzerinden yapıldı. Buna rağmen Türkiye'de değişen bir şey yok. Şike de, teşvik primleri de var. Özellikle teşvik primlerinin belgeleri yayınlanıyor, itirafları yapılıyor. Ama buna rağmen alınan bir karar yok. Neden? Çünkü İtalya'daki federasyon cesareti ve İtalya'daki medya sorumluluğu bizde yok. Bizde medya büyük kulüplerin emir kulu. Onların yalakası. Bu yüzden büyük kulüpleri içeren dedikoduların üzerine dahi gitmiyor. Belgelenenlerin dahi üzerine gitmiyor. Federasyonlarımız da birbirinden eyyamcı kararlarla görmezden geliyorlar olayı. Türkiye'de şike de var, teşvik primi de var ama hiçbir şey yapılmıyor. Benim herhangi bir ümidim yoktur yapılacağına dair. Şu basının haline bakın. Bir adam ortaya çıkıyor, bir takım laflar ediyor. 'Doğru mudur, yalan mıdır, olur mu, olabilir mi' demeden birden bire Aziz Yıldırım avukatlığına büründü Türk medyası. Doğru çıkarsa ne olacak peki? O medya, okurunun karşısına nasıl çıkacak? Ama biliyorlar ki doğru çıkmaz. Doğru da olsa doğru çıkmaz Türkiye'de. Onun için rahatlıkla herkes Fenerbahçeliliğini yapıyor. Adam 'Fenerbahçe' diye itham etmiyor. Doğrudan Aziz Yıldırım'a yönelik. Ama 'Aziz Yıldırım demek Fenerbahçe demek" diye bakıldığı için 'Bu adam Fenerbahçe'ye saldırıyor, bunlar Fenerbahçe düşmanı' yaygarası yapılıyor. Aziz Yıldırım kendisine yapılan saldırıyı 'Fenerbahçe'ye yapılıyor' diyerek cepheyi genişletmeye uğraşıyor. Niye kendisine yapılan saldırıyı tek başına göğüslemiyor da 'bu saldırı Fenerbahçe'yedir, bu saldırının arkasında Fenerbahçe düşmanları var, bu saldırının arkasında federasyon var' diye kıyametleri koparıyor. Cepheyi genişletmeye uğraşıyor. Bir telaş yoksa, bir korkusu yoksa niye yapıyor bunu! Şimdi benim kafamda o soru işareti var.
_Cihan Oskay'ın anlattıkları ve kaset kayıtları size inandırıcı geldi mi? Kişinin profili hiç önemli değil. Medya günlerden beri ispatlamaya uğraşıyor. 'Cihan Özkay, sahtekarın, aşağılık adamın biridir.' Yazılanlar bu. Yahu Aziz Yıldırım'ın parasını da bilmem ne kulübüne Ali Koç'un götürecek hali yok!.. Böyle bir işi yapan adamın zihniyetini, çapını tartışmanın bir anlamı yok. Yani medya neyi yapmaya uğraşıyor. Medyanın yaptığı işin doğruluğunu kanıtlıyor, eğriliğini değil. Ben birisine kötü bir iş yaptıracak olsam, Türkiye'nin en mert, en namuslu adamını mı ararım, yoksa en üçkağıtçısını mı ararım? Şimdi ortada iki soruşturma var. Hem federasyonun, hem savcılığın soruşturması. Bu soruşturmaların sonunu, gelişmesini dahi beklemeden medyanın Aziz Yıldırım avukatlığına soyunması çok ayıp.
_Cihan Oskay'ın çıktığı programın ardından 'televizyon yayıncılığı nasıl olmalı' tartışmaları da yapıldı. Bu tür iddiaların televizyona taşınması yayıncılık açısından sakıncalı mı? Türk medyası bunu utanmadan, yüzü kızarmadan sorguladı. Benim sevgili kardeşim Mehmet Yılmaz köşe yazısı yazarak bunların liderliğini yaptı Hürriyet'te. 'Böyle bir habercilik olur mu, böyle bir adamı ekrana çıkartıp, millete nasıl saldırtırsınız. Bu gazetecilik değil' diye yazı yazdı. İki sayfa çeviriyorsun, Yıldırım'ın bu defa kaset de yok elinde, "Bu komplonun içinde federasyon vardır, bu komplonun içinde geçmişte Fenerbahçe'de görev yapmış adamlar vardır. Fener hainleri vardır" sözleri manşet. Yani Aziz Yıldırım hiçbir şeye dayanmadan, kendi eski çalışma arkadaşlarını ve Türkiye Futbol Federasyonu'nu itham edecek, komplo ve hainlikle suçlayacak, Mehmet Yılmaz kardeşim, Hürriyet Spor Müdürü Esat Yılmaer'e, 'Esat efendi, Esat efendi, hiçbir belgesi olmayan açıklamaları niye manşete çekiyorsun' demeyecek, ama Star televizyonu, elinde kasetle gelmiş, o kasetin içinde de bunu destekleyen konuşmalar var, bunu haber yapmayacak. Yok ya!.. Aziz Yıldırım'ın basın toplantısını manşet yapan Türk medyasında, 'Cihan Oskay da haber yapılır mı' diyebilme hakkına sahip tek kişi yok.
ULUSOY'A MESAJ YOLLADI
_Yıldırım, "Olayın içinde federasyon da var" diyerek iddialarla ilgili Ulusoy'u suçladı. İddiaların federasyonla bağlantısı olabilir mi? Belgesi nerede! Federasyonun hangi adamı, nerede, nasıl? Bunların hiçbiri yok ortada, Aziz Yıldırım bir kaşık suda fırtına koparmaya uğraşıyor, cepheyi genişletmeye uğraşıyor. Havayı dağıtmaya uğraşıyor, kendisini kurtarmaya uğraşıyor. Görünen manzara o.
_Yıldırım'ın basın toplantısının sonundaki 'Bu ülke için kurşun atıp hapis yatanlar var' sözü dikkat çekti. Yıldırım ne demek istedi? Bu sözün arkasından bir açıklama geldi, olmadı bir açıklama daha geldi. Hiçbir şeyi düzeltemediler, daha çok berbat ettiler. Aziz Yıldırım'ın orada birilerine yönelik tehditi ve şantajı var. Kime yönelik olduğunu bilmiyorum. Ama Aziz Yıldırım o lafı belli ki birisine şantaj olarak, tehdit olarak söyledi. Büyük olasılıkla da Haluk Ulusoy'a bir mesaj yolladı. Yani 'Türk futbolu adına senin bir takım karanlık işlerini biliyorum. Yarın bunları açıklarım. Türkiye için yaptım demen de seni kurtarmaz. Sen de Korkut Eken, Alaattin Çakıcı, Sedat Peker gibi yatarsın' demeye getirmiş olabilir. Başka birine yönelik tehdit olmaz. Lafın manası gayet açık. Bu açık laf kime edilir diye düşünüyorum: Özhan Canaydın'a edilmez, Yıldırım Demirören'e, İlhan Cavcav'a edilmez. Türk futbolu için uğraşan kurum hangisi; federasyon. Federasyonun başında kim var: Haluk Ulusoy. Demek ki bu laf federasyona, Haluk Ulusoy'a yönelik. Demek ki Haluk Ulusoy'un Türk futbolu için yaptığı karanlık işler var. Aziz Yıldırım bunları belgelemiş, 'Üstüme gelirsen açıklarım. Yarın ben bunları Türkiye için yaptım demen seni kurtarmaz, yatarsın sen de' demeye getiriyor. Bunun başka yorumu yok.