Nobre'nin çığlığı Nobre'ye acıyorum. Beşiktaş hücum hattında oynuyor ama aslında ıssız adadaki Robinson Crusoe'dan farkı yok. Duran toplar haricinde 10 metrekare civarına yaklaşan bir Beşiktaşlı göremedik. Ne aşırttığı topları takip eden var, ne de ona doğru düzgün orta atan. Nobre de garibim tek başına var olma savaşı veriyor. Top almadan gol atmak mümkün olsa onu da yapacak ama böyle bir şey mümkün değil. Beşiktaşlı futbolcular yerlerini kaybetmekten korktukları kadar puan kaybetmekten korkmuyorlar. Herkes çakılı oynuyor. Boşa kaçan yok, savunmanın arkasına sarkan yok, rakipten dönen topu takip eden yok, pres yapan yok, ayağa oynayabilen yok. Bu kadar yok arasında elbette galibiyet de var olamaz. Tigana'nın oyun disiplini anlayışı herkesin olduğu yerde top beklemesine dayalı. Ağır çekim oynuyor Beşiktaş. Döne döne değil, dura dura oynuyor. Burak'ta hep aynı terane Kleberson bir sihirbaz! Topları ortadan kaybetmekte üstüne yok! Bir futbolcu bu kadar kötü oynayabilir mi, Kleberson oynuyor. Aldığı her topu rakibe verdi. Zoru başardı. İyi dediğimiz Ali Tandoğan sağ kanatta oynuyor, Ricardinho'nun ayağına top geldiği anda hareketlenip önündeki boş alanı kullanması gerekirken, Ali olduğu yerde bekliyor. Burak ondan aşağıya değil. Sola koydular tıkı yok, sağa koydular aynı terane. Beşiktaş, orta sahada topa sahip olduğunda hem gereksiz yan paslarla rakibine toparlanma şansı veriyor, hem de göstere göstere bir şeyler yapmaya çalışıyor. Olacak iş değil. Atak yapmışsınız, şut atmışsınız, top rakip savunmadan dönmüş o dönen topu almazsanız ve yeni bir bindirme yapmazsanız gol girişimleriniz suya yazı yazmaktan öteye gitmez. Nitekim gitmiyor da. Allah'tan Ankaraspor Jaba'ya göre oynamayı bilmiyor! Hızlı, kontrollü, fırsatçı bu oyuncu doğru kullanılsa Beşiktaş bir puanı da alamazdı. Bu sezon Ankaraspor maçlarında beraberlik adetten oldu. Beşiktaş da adete uydu.