Al anneni gel İstanbul'a Bazen düşünür arkadaşlarım. 5 tıp profesörü, 2 hukuk doçenti, 2 siyasal bilimler profesörü beraber stada gider ve takımlarının "X" isimli oyuncusuna "X buraya" diye tezahürat yapar, sonra da 20 yaşındaki o "X" tribün önüne gelip, yumruğunu gösterince çılgınca alkışlarlar. Her birinin hayatı yıllarca okuma ve araştırma ile geçmiş, çok yüksek düzeyde eğitim ve kültüre sahip bu kişiler, hep bir ağızdan, yetenekleri nedeni ile toplum gözünde daha iyi bir prestije sahip ama altyapısında belki de kültürel ve sosyal çok az şey olan bu gence aslında hak ettiğinden fazlasını mı verirler acaba? O çocuğu gereksiz yere mi doldurmuşlardır? Bunu, topçu çocuklarımızı küçümsediğim için mi yazmadım. Öncelikle futbolcu kardeşlerim bilir ki, onların hangi takımdan olursa olsun, en fazla yanlarında olup öğüt veren, sıkışınca tüm dertlerini paylaştıkları ağabeyleri benim. Elimde 6 yıllık dev bir istatistik analizi olmasına karşın, yüzde 99'unun asla kötü verilerini yayınlamayan da benim. Ama son yıllarda İstanbul'a gelip, 3 maç iyi oynayıp, sonra da tepetaklak giden gençleri görünce içim sızlıyor. Ne oldum delisi oluyorlar, düne kadar gazetede görüp, burnunu çektiği, kendini manken ve sanatçı zanneden karşı cins mensupları, bir anda en şuh sesleri ile telefonlar açıyorlar. Adam genç, zıpkın gibi. Her zaman yazdığım gibi, cinsel ilişki adamın gücünü düşürmez. Ama bu çocuklar uykusuz kalmaya, düzensiz yaşamaya başlıyor ve başlamadan bitiyorlar. Onun için diyorum ki; "Cenneti bile ayaklarının altında tutacak kadar yüce insanları", yani annelerini yanlarına alsınlar. Madem profesyonelce yaşayacak kadar profesyonel değiller, o zaman annelerini yanlarına alıp amatörce yaşasınlar. En azından kendilerinin yetiştiğini anlayana kadar. Hadi anneler! Bu çocuklar evlenene kadar siz el atın bu duruma da, kaybettirmeyin bu gençleri bize.