Futbol sineması Hareket halindeki trenden atlayan bir cesaret bekliyordum Fenerbahçeli futbolculardan. "Çıkış Yok" konulu bir filmin içinde, "Devlerin Aşkı"nı göstereceklerini hayal ettim. Tribünlerdeki sarı-lacivert balonlara bakınca, "Hayat Güzeldir" dedim. Maçtan önce Nobre'ye vefalı davranmanın Oscar'ını Fenerbahçe taraftarına verdim dün gece... Ama "Kuzuların Sessizliği" ndeki adamlarla ve böylesine adaletsiz hakemlerle, gelecek programı açıklamak da boynumun borcu. "Elm Sokağı Kabusu..."
* * * Maçın başında Fenerbahçe hücumları, Beşiktaş defansının sabrını sınıyordu. Ama bu boşa gidiş gelişler de kan kaybettiriyordu sanki. Rakip defansın arkasına atılan balon toplar, ofsayt kelepçesine gönüllü olmaktan vazgeçmeyen duruş, Deivid'in yalnızlığını tüm çıplaklığıyla orta serdi. Beşiktaş'ın siperine çekilmiş bir duruşu vardı. Kendine kapandığı sanılan anlarda açılmasının, Fenerbahçe kalesinde yarattığı etkiler "Kelebek Etkisi"ydi...
* * * Deivid'in sayılmayan bir golü var. Adaletin kalbini ezen hakemin, bu pozisyona çaldığı düdüğünü tercüme ettim. "Beşiktaş'ı yenmene izin vermeyeceğim" diyordu sanki... "Hakemler Fenerbahçe'nin hevesini kırıyor" dedim. Hakem duymadı. Duysa ne yazardı. Ama ben onu yazıyorum.
* * * İkinci yarıda da, bir türlü ritm tutturamayan bir Fenerbahçe izledik. Alex'in yıpratıcı yaratıcılığı askıdaydı. Appiah'daki militan coşkudan eser yoktu. Beşiktaş'ın durumu da farklı değildi. Delgado, maç boyu figürandı da, bir türlü başrole davet ettirmedi kendisini. Sahada beklediğimiz "Yıldız Savaşları"ndan eser yoktu. O sırada Fenerbahçeli orta bir taraftar, gönlünün perdesini araladı. "Acaba" dedi, "Çocukluğumuzun ateş böcekleri, bu yıldızlardan daha mı parlaktı?"
* * * Tuncay'ın harika vuruşunu aynı güzellikle kurtaran Runje, taraftarıyla da barıştı. Oksijen tüpü Tuncay, dikine oynamayı seçtiği zaman, bir trenin hızlanması gibiydi de, ona uyum sağlayan birileri yoktu. Dün gece hiçbir Fenerbahçeli futbolcu, onun kadar istemedi kazanmayı. Buna karşılık çok şey beklenen Tümer'in formasının ütüsünün bozulduğundan bile şüpheliyim. Maç boyu ona bakarken, "Ölü Adam Yürüyor" filmini hatırladım,
* * * Delgado'nun çıkıp, Ricardinho'nun oyuna girişi, dengeleri de bozdu. Maçın başından beri beraberliğe yaslanan Beşiktaş'ın, bu dakikalarda galibiyete göz kırptığı iki net pozisyon izledik. Maçın 77. dakikasında Ricardinho'nun vuruşunu çizgide tutan Volkan, gecenin hazineler kaptanıydı. Çok şeyi kurtardı... Ardından bir pozisyon daha verdi Fenerbahçe... "Postacı Kapıyı İki Kere Çalar" filmi geldi gözlerimin önüne. Nobre vuramadı...
* * * Maçın geneline baktığımız zaman, iki takımın da galibiyete koşmadığını gördük. Onlar 3 puanı kendilerine getirecek olan mucize fişeğini bekledi. Ve Beşiktaş'ın kaç zamandır Şükrü Saracoğlu'nda aynı filme eşlik ettiğini gördük. "Batı cephesinde yeni bir şey yok!"
* * * Futbol sinemasında, usta yönetmenler, "geçen yılkı filmi" yine vizyona koyacaklar. Aslına bakarsanız, iki takım kafa kafaya çarpıştı. İkisi de ikişer puanlık zayiat verdi. İlgili şahıslara duyurulur. "Varolmanın dayanılmaz hafifliğindekilere..."