Satılık! İmdat frenleri vardır trenlerde. Acil çıkışlar için kullanılır. Tam üzerinde de bir yazı yazar: Lüzumsuz kullananlar cezalandırılır! Top taça çıktığında, Runje topu sektirdiğinde, Delgado gıda zehirlenmesi yaşadığında, Del Bosque geldiğinde, Mattehaus gelmeden gittiğinde, Fulya kazıldığında, Ümraniye'ye başkan oda yaptırdığında, İnönü büyüdüğünde, Kıvanç Oktay beğenilmediğinde, kupa İzmir'de kazanıldığında, o kupa baba Ulusoy'a götürüldüğünde, Ricardinho orta yapamadığında, Tigana'nın kürdanında, Lucescu'nun saçında, sorgularda, yargılarda, ölümlerde, düğünlerde; o imdat freni hep lüzumsuz çekildi: "Yönetim istifa!" Fukara ölümleri de öyledir. Ne zaman öleceğini bilmezsin. Şairin dediği gibi, Ya bir kuşluk vakti, ya akşam üstü; Ya da seher mahmurlukta... İnsanların her canı istediğinde, ağzı olanın her konuştuğunda, can çekişme raddesine gelen bu aymazlık; Beşiktaşlılık duygularını da köreltmeye başladı. Malum insanlar; bu yönetimin göreve geldiği sezonun dördüncü haftasında, Kocaeli'nde oynanan Beşiktaş'ın 4-3 yenildiği Antep maçında "Yönetim istifa" demeselerdi, her mağlubiyetten sonra ortaya çıkmasalardı, bu işleri çocuk oyuncağına çevirmeselerdi ve Beşiktaş'ın geleceğini hayatında maçlara gelmemiş insanlara vaad etmeselerdi, cumartesi gecesi belki kapalı tribün de bağıracaktı: "Yönetim istifa!" Ama bırakmadılar.. Beşiktaş'ı, Beşiktaşlı'ya vermediler. İstedikleri olmayınca da suçladılar: "Bunlar satılmış!" Evet sattık, Beşiktaş sevdasına karşılık gençliğimizi, hayatımızı sattık... İnanın 25 senedir bu camianın içindeyim, kim kendini güçlü hisseder de istediği olmazsa, istediğini yapmayanlara, "satılmış" der. En azından ben, kaç kere "satıldığımı" hatırlamıyorum. O yüzden, o trenin imdat freni hep lüzumsuz çekildi. Ve üzerinde hep aynı yazı yazıyordu: Lüzumsuz kullananlar cezalandırılır!