Mücadele 'saygı'dır Kayserispor maçında maraton üst tribün şöyle bağırıyordu: "Senin tek korkun, kaybetmek olsun, savaşmazsan yazıklar olsun!" Bundan daha güzel anlatılamaz, özetlenemezdi Fenerbahçe taraftarının duygusu ve beklentisi. Bütün mesajlar, net ve vurucu haliyle apaçık veriliyor. Bu açık bir çektir aslında, "kaybedersen kaybet ama yeter ki savaş" diyor. "Her şeyi affederim ama mücadelesizliği asla" diyor. Çünkü mücadele ve hamle üstünlüğü, çağdaş futbolun olmazsa olmazı. Mücadele her şeyden önce kendine, sonrasında da takım arkadaşlarına, formana, rakibine, kulubüne, taraftarına ve futbola saygı demektir. Fenerbahçe, İngiltere deplasmanında silkelenip kendine geldi. Ancak bu mücadelenin daha üst boyuta taşınmasının yanında, hamle üstünlüğü ve ayağa pas alışkanlığı da geliştirilmeli. Oyun içinde 'dalgınlık' hastalığı, hâlâ zaman zaman sırıtıyor. Futbolcular farklı skor yakalasalar bile, 2-0 gerideymiş ciddiyeti ve hırsıyla oynamayı öğrenmeli ve karakter haline getirmeli. Her maça derbi maç konsantrasyonu ve hırsı ile çıkıp, her rakibe karşı şampiyonluk maçı oynuyormuş havasında oynamalı.
Ülkedeki şeytani ittifak Futbol, kendisini ciddiye almayanları ciddiye almaz, dahası madara eder. Tarih bunun çarpıcı ibret örnekleriyle doludur. Hele Fenerbahçe'de oynuyorsan, sarı-lacivert çubukluyu giyiyorsan, krampon işçiliği yetmez, ağır bir yürek işçiliği de gerekir. Ülkedeki 'şeytani ittifak' bunu kaçınılmaz kılıyor. Yerlisi, yabancısı, hocası, menajeri bunu ezberlemeli. Bakın Fenerbahçe düşüşe geçtiğinde, ne futbolun kalitesizliğinden söz eden var, ne de sarılacivertten rahatsızlık duyan. Her şey güllük gülistanlık. Biraz diş gösterdiğinde, de yalanlar, iftiralar, hedef göstermeler başlıyor hep bir ağızdan. Şer ittifakının cübbesiz şeyhi ile müritleri, arsızca saldırılara başlıyor. Kaldıramam diyen varsa, o formayı giymesin! Bu yük büyük, bu yük ağır.