Tigana yarışmıyor, eğitiyor! Tigana her futbolcunun saha içinde duracağı yeri milimetrik hesaplıyor! Kim yerinden ayrılırsa can havliyle kulübeden fırlayıp uyarıyor. Delgado, Ricardinho gibi yıldızlar fririk kullanacakları anda bile onlara topu nereye atacaklarını söylüyor. Herhangi bir futbolcu yerinden bir- kaç metre ayrıldığı anda kenardan fırça yiyor. Savunmacılar ileri çıkmayı düşündükleri anda kulübeye bakıyorlar... Herkesin gözü yolda, kulağı Tigana'da! Aslında tüm bunları hocanın maçı yaşaması olarak değerlendirip "Doğru olanı yapıyor" diyebilirdik, eğer elinde PAF takımı olsaydı! Fransız hocanın elinde Beşiktaş PAF Takımı değil, profesyonel kadrosu var.
Teknik adam genel çerçeveyi çizer, profesyonel futbolcu da o taktik anlayış içinde insiyatif kullanır. Herkese, yapacağı her hareketi harfiyen ezberletmenin adı disiplin olamaz, system hiç olamaz. Tigana bir eğitmen gibi davranıyor, yarışmacı bir teknik adam gibi değil. Ağzından şampiyonluk lafı çıktığını duyamazsınız ama sık sık "Yeni nesil Türk futbolcuları yetiştireceğim" dediğini bulabilirsiniz. Fransız'ın kendi kendine yaptığı görev tanımının yanlış olduğu söylemleriyle net şekilde ortaya çıkıyor. O belki Serdar'ı, Burak'ı ya da başka bir oyuncuyu Türk futboluna kazandırmayı ilk hedef olarak seçmiş, şampiyonluk ve diğer yarışmalar onun için ikinci planda. Oysa tersi olmalı. Beşiktaş, Tigana'yı yeni nesil Türk oyuncuları yetiştirmek için getirmiş olsaydı profesyonel kadrosunda değil, alt yapısında değerlendirir ve yıllık 2 milyon 400 bin euro da vermezdi. Tigana, Beşiktaş'ı şampiyon yapacak, ilk görevi bu. Böyle bir başarı elde ederken bir, iki yeni yeteneği de Türk futboluna kazandırırsa başımıza tac yaparız. Ancak Beşiktaş yarış dışı kalır ve Tigana "Ben falancayı, filancayı Türk futboluna kazandırdım" diye hikaye anlatırsa, onu hiç kimse dinlemez. Başkaları dinlese de, ben dinlemem. İnadına destek veren Çarşı hiç dinlemez...