Morfinli takım Milli maç arasından sonra iyi futbol ve bol gol görmek için stadı dolduran taraftar, hayal kırıklığına uğradı. Gerets elindeki en iyi 11'i sahaya sürmüştü ama takım adeta morfin yemişçesine uyuşuktu. Antrenman maçı havasında başlayan karşılaşma, aynı ruhsuz havayla ilk 45 dakika boyunca sürdü. Buna rağmen bol gol pozisyonu üretildi. Çünkü her iki takımın da kale önü yol geçen hanı gibiydi. İlk 15 dakikadan sonra orta saha boşalınca her iki takım topu kazanınca rahat rahat kale önüne gitti. Galatasaray, ev sahibi olması nedeniyle daha fazla pozisyon buldu. Bu kadar bol pozisyon ve bu kadar kısır bir skor. İnanılacak gibi değil! Belli ki akıllar PSV maçında ve takım Ankaragücü'ne yeterince konsantre olamıyordu. Hasan Şaş'ın erken çıkması ve Aydın'ın oyuna girmesi orta saha direncini azalttı. Direncin azalmasının bir başka sebebi de milli maçta oynayan oyuncuların yorgunluklarının bariz bir şekilde ortaya çıkmasıydı. Galatasaray, ikinci yarıya beklendiği gibi baskılı başladı. Bir ara maç neredeyse tek kaleye dönüştü. Ancak, bu hızlı oyun 10 dakika sonra yerini rölantiye bıraktı. Ve bu andan sonra tehlikeli Ankaragücü kontratakları başladı. 70. dakikada Ankaragücü 3 golle önde değilse, Galatasaray bunu Mondragon'un becerilerine borçluydu. Sarı-kırmızılı takımdaki kenar yönetim arızası aynen devam ediyor. İkinci yarıda orta saha iyice boşaldı. Takım, defans ve ofans olarak iki kopuk bloğa dönüştü. Düşünün; Ali Sami Yen'de Galatasaray pozisyon üretebilmek için uzun top oynamaya mecbur kaldı. Orta sahadan oyunu kuracak bir oyuncunun olmayışı, futbolu doldur-boşalta çevirdi. Fakat, tüm bu manzaraya rağmen Gerets ve ekibi çözüm üretmekten son derece uzaktı. Sezon başı çokça kaybedilen puanlardan sonra tüm oyuncuların canla başla motive olmaları lazımken, "Olsa da olur, olmasa da olur" havasında bir takım izlemek taraftar adına talihsizlikti. Onların maç boyunca yaptığı etkileyici destek bile takımı ayağa kaldıramadı.