Kuyudan çıktık Milli Takım'ın Malta ve Macaristan maçlarında ortaya koyduğu performanslar, bu müsabakalarda futbol kamuoyunda pek tatmin edici bulunmayınca birbirimize karşı ne kadar tahammülsüz bir toplum haline geldiğimiz bir kez daha ortaya çıkmıştı. Neredeyse herkes kim daha çok milliyetçi veya değil diye birbirini fişleyecekti. Milli Takım'ın başarısını istemek, daha iyi sonuçlar almasını beklemek, iyi futbol arzu etmek Allah aşkına suç mu? Öz eleştiri yapmadan olumlu sonuçlara gitmek nasıl olabilir ki? Biz motivasyonu, pohpohlanmak olarak mı kabul ediyoruz? Halbuki motivasyonda bu türlü eleştirilere de ihtiyaç olduğunu düşünenler var. Seyircisiz oynadığımız Moldova maçı vallahi hepimize ilaç gibi geldi. Uzun süredir Milli Takım'ı ilk defa bu kadar presli ve takım olma havasında izledik. Futbolcularımız hırslı, gayretli, kararlı ve azimliydiler. Alınan sonuçtan dolayı hepsini candan kutluyor, alınlarından öpüyoruz.
Ter akıtan herkes yıldız Bu maçtaki farklı sonuç kadar ortaya konan futbol da bizleri mutlu eden en önemli husustu. 4 gün evvel 4-5 oyuncusu ön plana çıkan bu takımın dünkü maçta bütün oyuncularıyla ön planda olmaları yarın adına daha çok umutlanmamıza imkan tanıdı. Hakan Şükür'ün suskunluğunu bu yaşına ve birçok eleştiriye rağmen bu maçta güzel goller ve oyunla bozması hem milli takım hem de kendisi için çok önemli ve prestijli olmuştur. Bence bu maçın ilk defa tek bir yıldızı yoktu. Kenardaki yönetimi dahil müsabakada ter akıtan herkes bu maçın samimiyetle söylüyorum ki yıldızıydı. Bu maçtan sonra bir futbol adamı olarak dileğim küskünlüklerin unutulması, milil takım olgusunun tekrar yakalanıp milleti coşturacak bir dönemin başlamasıdır.