Gerets? Böyle bir maçta yazı yazmak çok zor. Herşey yolunda giderken, iki farklı öndeyken, skor 3-3'e gelince, aldığımız notların, yazdığımız cümlelerin de bir anlamı kalmıyor. Skor tabelası içimizden geldiği gibi yazmamıza engel ama biz yine de rakamlardan etkilenmeyerek maçı yorumlayalım. Liverpool maçındaki yenilgiye rağmen ikinci yarıda oynanan oyun Galatasaray'a kesinlikle psikolojik katkı yapmış. Öyle ki son yıllarda Ali Sami Yen'de rakip takımlar gol atınca ortalık buz keserdi. Oysa dün gece ilk Konya golü ne tribünleri ne de takımı etkiledi. Tribün ve takım o kadar kendinden emindi ki Ayhan'ın beraberlik golü abartısız bir sevinçle karşılandı. Son derece doğal, olması gereken bir olaymış gibi. Avrupa'dan uzak kalınan iki sezonun en büyük tahribatı, "Avrupalı takım" imajına ve psikolojisine olmuştu. İngiltere'deki maçın ikinci yarısı geçtiğimiz yıl son anda gelen şampiyonluğun bile geri getiremediği özgüveni Ali Sami Yen'e yığmıştı.
Arda maçı bitirdi ama.... Konya bütün dikkatini Arda'nın kanadına verirken, ters tarafta Hasas Şaş ve Sabri koridoru paramparça etti. Bol bol pozisyon üretilirken, rakibe pozisyon verilmemesi de büyük bir artıydı. Neymiş? İnamoto'ya hovardaca formayı vermek out, formasının hakkını veren Ayhan'ı sahaya sürmek in. Gecenin yıldızı Arda'nın bir asist ve golü maçı bitirmişti. Tabi bu bize göre böyleydi ama takımının düşen orta sahasını göremeyen Gerets'e göre asla böyle değildi. Konyaspor'un elini kolunu sallaya sallaya geçtiği orta sahaya gereken müdahaleyi yapamayan Gerets, rakibine açık davetiye çıkardı. Sonuçta harika başlayan bir maç hayal kırıklığıyla sona erdi.