Bizi gene annemizin ligi mi paklayacak Yıllardır anlatıp duruyorum. Bizim anatomik yapımıza en uygun oyuncu tipi kısa, çabuk oyunculardır. 1 uzun stoper, 1 uzun forvet adamı ve 1 uzun savunma kanat adamı olması bir takım için yeterlidir. Takım kısaldıkça hem çabuk ve seri oynamaya başlar, pres gücü artar, kısa adamlar zor sakatlanır ve sakatlansa bile daha çabuk iyileşirler. G.Saray'ın UEFA şampiyonu olan takımını hatırlayın. Okan, Suat, Emre, Hagi, H. Ünsal, Arif, Ergün, Capone'nin boy ortalaması 1.70 civarı idi. Kaptan Bülent bile 1.79 boyunda idi. 1.80'in üzerinde sadece Popescu, H. Şükür ve Taffarel vardı. İddia ediyorum aslında o takım, liglerimizin en az koşan takımı idi! Yanlış duymadınız.
O "PİRANHA" takım kesinlikle diğer takımlardan daha az koşuyordu. Peki nasıl oluyordu da inanılmaz yüksek oranda top kazanıyordu? Cevabı basitti. G.Saray oyunun boyunu ve rakibi sadece 25 metrelik bir alana sıkıştırıyor, 50-60 metrelik sahanın genişliğini de düşündüğünüzde yaklaşık 1250-1500 metrekarelik bir alanda 20 oyuncu birikiyor, yani her oyuncuya sadece ve sadece 75 metrekarelik bir alan kalıyordu. Bu kadarcık bir alanın kontrolü de ciğer ve kalp kapasiteleri maksimuma ulaşmış bir G.Saraylı topçu için "sırtlanın, peşine düştüğü ceylan yavrusunu yakalaması kadar kolay" bir iş oluyordu. Üstelik kısa ve çabuk olan oyuncular görev alanına fiziksel avantajlarının verdiği avantajla kolayca ve hızla geliyor, rakibi birinciden kurtulsa bile, çok dar bir alanı kontrol eden ve hemen yardıma gelen ikinci oyuncuya yakalanıyordu. Bugünün Türk futbolunda 1 oyuncuya düşen alanın 200-210 metrekarelere çıktığını, yani alanı daraltma işini iyi yapamadıkları için, o dönemin sarı-kırmızılılarından 3 kat fazla alanı kontrol etmek zorunda olduklarını söylersem ne demek istediğimi sanırım daha rahat anlayabileceksiniz. Bu yüzden, iyi transferin ve yıldız oyuncuların varlığının Avrupalılarla mücadelede ne kadar önemli olduğunu anlamaz ise yöneticiler, biz gene annemizin liginde "sek sek" oynamaya devam ederiz.