Yapmayın Sayın Can Bartu Babamın anlata anlata bitiremediği futbolculuk öyküleri ile tanışmıştım onunla. İtalya'da, belki de hayallerin en büyüğü olarak tanımlanabilecek, yurt dışında oynayabilme becerisini elde etmiş olmanın ona verdiği kendine güvenle ekranlarda konuşurken görerek de artmıştı tanışıklığım. Benden yaşça büyüklerin ona duyduğu müthiş saygı da hiç top oynarken görmediğim bu futbol adamına saygımı sağlayan unsurlardan olmuştu hiç şüphesiz. Galiba aklına geleni, kimseye pek de göbek bağı olmadığını hissettirir tavrıyla söylemesi de sevdirmişti onu bana. Bir kez bile karşı karşıya gelmemiş, karşılıklı bir kelime bile konuşmamış, ama gene de sevmiştim Can ağabeyi. Ama hiç ummadığım, ondan beklemediğim bir yazı yazdı Dünya Kupası'nda. Şu anda yazarken de büyüklerime saygının ne demek olduğunu bana gayet iyi öğreten aile terbiyemden yola çıkarak dikkatle seçeceğim sözcüklerimi. Neydi peki Can ağabeyin beni şaşırtan sözü? Sanırım kupada Kanal 1'in genç ve bence başarılı spikerlerinden Ersin Düzen'in anlattığı bir maçtan sonra şöyle diyordu Can ağabey; "Bu çocuklarda öyle yorumlar yapıyor ki şaşırıyorum, ayağını topa bile vurmamış bu insanlar hangi cesaretle bu yorumları yapabiliyorlar ki!" Buna yakın ifadelerle, futbolu oynamamış ya da en azından kendi düzeylerinde oynamamış insanlara yorum yapma hakkına yasak mı getirmek istiyordu acaba? Ben şunu özellikle Lig TV'den Şansal ağabeyin ekibi ve spikerlerinden gayet iyi biliyorum ki maçlara hazırlanan spikerler müthiş bir hazırlıkla oralara gidiyorlar. Kanal 1'in eksikleri oldu, bu da gayet doğal ama spiker arkadaşlarımın maçlar öncesinde derslerini çok iyi çalışıp, araştırarak geldiklerini, konularına iyi hakim olduklarını gördüm. Oyuncu isimleri konusundaki ufak tefek yanlışların dışında genç arkadaşlarımı ben standardın üzerinde buldum. Bu birincisi. Asıl olan ikinci konu ise, dünyanın en basit oyunu futboldur. Kimse kimseyi sakın kandırmasın. 20'yi geçmeyen ve hepsi son derece kolay anlaşılır olan kuralları sayesinde futbol herkes tarafından hiç de zor olmayan bir şekilde yorumlanabilir. Bu yüzden de bu satırların sahibi her zaman "Bu ülkede 75 milyon yorumcu vardır, bu yüzden yorumculuk meslek değildir" diye yazmaz mı hep? Dinleyin bakın yorumcuları, 3 temel şeyden başka bir şey söylemezler. Nedir onlar da? Önce "kanatları kullanmalı falanca takım" derler. Sonra baktılar ki olmuyor "ortadan verkaçla ya da arkasına top atarak savunmayı delmeliler" derler. Bu da mı tutmadı? Son çare de hazırdır, onlar da söyleyiverir hemen zaten; "uzaktan şut atmalılar ya da duran topta uzun adamlarını kullanmalılar." İşte bütün maçların özeti buradadır. Bir futbol maçında bundan başka ne yapılacak, ne de söylenecek başka bir şey yoktur ki! Bu olayların kimin tarafından daha iyi kullanıldığının, kimin ise bunlara önlem alamayıp yenildiğinin konuşulmasıyla sürer gider bu tartışma. Bu yüzden de herhangi bir grubun, "Futbol maçını tek başına tartışma hakkını alması" gibi bir durum asla olmaz, olamaz. Bunu bugüne kadar söyleyen birçok eski futbolcuya rastlamış ancak gülüp geçmiştim. Açıkçası ciddiye bile almamıştım. Ama bunu söyleyen Can Bartu gibi bir değerli futbol adamı olunca, hem şaşırdım hem üzüldüm. Çünkü saygıdeğer olarak nitelendirdiğim insanların, istemeden de olsa yaptıkları işte sadece kendilerinin bu işin bileni olduğunu görmek şeklinde intiba bırakmalarını kesinlikle doğru bulmuyorum ve her şeye rağmen Can ağabeyin de böyle bir şey söylemek istediğine inanmak istemiyorum. Bunu yazan arkadaşın bir cümle hatası olarak görmek istiyorum.