Forza İtalya İlk 60 maçın 59'unu Türkiye'deki yayıncı kuruluş Kanal 1'in sorumlularından birisi olarak ekran başında izledim. Kaçırdığım İsveç-Paraguay maçı, oğlumun hastalığından daha önemli değildi. Ama statta izlediğim Almanyaİtalya karşılaşmasından aldığım keyfi hiçbirinde yaşamadım. Ekranda; müthiş mücadeleler, unutulmaz 90'lar, 120'ler, seri penaltılar gördüm ancak "orada" olmak bambaşkaymış. Şampiyonluğa şartlanan Almanların, Dortmund'u saran coşkusu stat içinde 120 dakika, bitmeyen inançları ve destekleri görülmeye değerdi. 64 bin seyircinin ancak 2 binini oluşturan İtalyanlara centilmenlik dışı davranışta bulunmamaları da takdire şayandı. Biz Türkiye'de rakipleri "ayırırken", 'bu doğru bir çözüm mü' diye kendime sık sık sordum. Teller ve polislerle ayırmak; sonra da 'haydi kucaklaşın, kaynaşın' demek mi işin doğrusu pek, çözemedim. Almanların güçleri belli ekibiyle -ki bu kadroyu biz de yendik olimpiyat stadında- yaptığı müthiş mücadeleyi ayakta alkışladım. Sakatlıklarına rağmen canla başla oynayan Ballack ve Lahm'ın maç sonu akıttığı gözyaşları boşa değildi. Tıpkı maç bittiğinde yenilen takımlarını alkışlamak için bir kişinin bile yerinden kalkmadığı Alman taraftarlar gibi. İtalya ise futbolun nasıl oynanacağını ve futbolun bir ekip oyunu olduğunu bir kez daha gösterdi herkese. Ekranda gördüğümüz alanın dışındaki topsuz mücadelenin oyuna etkisini izleyince İtalya'nın maçı kazanacağını daha ilk dakikalarda anlamak kahinlik olmaktan çıkıveriyordu.
Buffon birinci sınıf kaleci Sadece bir gol yiyen -onu da kendi kalelerine attılar- İtalya'da Buffon'un büyüklüğü su götürmez bir gerçeklik. Kendisi gibi birinci sınıf kaleci olan Lehman'dan farkı önündeki savunmaydı. Cannavaro'nun mükemmel oyunu, sadece beni değil, maçı Kanal 1'den yorumlayan Şenol Güneş'i de etkilemişti. Maç sonrası konuştuğumuz Şenol hoca, "Yaşlı diyorlar, gel kes bakalım bu adamı" derken hayranlığını gizlemiyordu. Grosso, Materazzi, Zambrotta'yı da ekleyince bu defansın gol yemeden kupayı bitireceğine kanat getirdim. Savunmanın önündeki Gattuso, Pirlo ikilisi takımın temel direkleriydi. Birbirlerini öyle iyi tamamlıyorlardı ki, Totti'ye fazla bir sorumluluk ve iş düşmüyordu. Camoranesi ve Perrotta bu ikilinin yanında sönük kalıyordu. Almanlar korner atarken, Toni dahil 11 İtalya'nın ceza alanı içinde toplanması rakip kaleye korner atarken de Gattuso dışında herkesin gol için gitmesi toplu savunma ve hücum ilkesinin güzel bir örneğiydi. Neyse uzatmayalım; bu İtalya yenilmez. O halde şimdiden Forza İtalya...