Taraftar istifa! Bir takımda, futbolcu kötüyse çaresi vardır, teknik direktör kötüyse çaresi vardır, yerlerine yenisi transfer edilir, olur biter. Yönetim kötüyse yine çaresi vardır, genel kurul yeni yönetim seçer. Peki ya taraftar kötüyse?.. İşte burası tuzun koktuğu, çarelerin bile çaresiz kaldığı, iflah olmaz, bela bir yerdir. Taraftar kötüyse o takımın, o renklerin, kıyameti gelmiş demektir. O takımın belinin doğrulması da mümkün değildir. Kendi futbolcusunu ıslıklayan ve ıslıklayarak neyi ıskaladığının farkında olmayan bir tribün, kulübünün geleceğini çalmaktan, yapılan yatırımı heba etmekten ve tabii 'tribün rezaleti' yaratmaktan öteye geçemez. Bu ağır ihanetin, camia ve futbolcular üzerinde yarattığı duygusal travma, en ağır skor hezimeti ile bile kıyaslanamaz. Yalnızca tek bir futbolcuyu ıslıkladığını zanneden ahmaklar, aslında tüm takımı 'gayya kuyusu' içine çekip, yedek kulübesindekilerin bile kimyalarını bozduklarını ne zaman anlayacaklar. Artık F.Bahçe yönetiminin de, şapkayı önüne koyup düşünme zamanıdır. 'Taraftar' ile 'seyirci' arasındaki fark, 'kitle' ile 'yığın' arasındaki farktır. Taraftar 'acılı' olabilir ama asla 'acıklı' olmaz. F.Bahçe'nin seyirciye değil daha çok taraftara ihtiyacı vardır. Bu da ancak çok ciddi bir 'kombineleme' faaliyetiyle olabilir. Özellikle kritik maçlar ile derbilerde, seyirci sayısı, taraftar sayısının üzerine çıkabilmektedir. 40 yılda bir maça gelen ve bilet parasıyla takımı satın aldığını zanneden bu kişiler, maddi olarak bıraktıklarının 20 kat fazlasını çalıp götürmektedir. Çünkü onlar endüstriyel futbol'un, futbolun gerçek ruhuna topyekün dayattığı, kendini her daim haklı hisseden 'müşteri'lerdir. Zaman zaman günlük kazanç uğruna, 'destek' ve 'para' arasında yapılan tercih, tribündeki dengeleri 'müşteri'ler lehine bozunca, bu tür rezil manzaralar yaşanmakta ve 'müşteri'ler, pervasızlaşarak 'müfteri'ye bile dönüşebilmektedir. Takımının her maçına koşmaya çalışan, bunun için emek ve para harcayan taraftar, 'biletler mezata' çıkarıldığı için, ilk kez maça gelenler karşısında azınlığa düşünce, tribünler de 'en zayıf halka' haline dönüşebiliyor. Ve bütün kaleler domino taşları gibi arka arkaya yıkılabiliyor. Çünkü iki kavram arasında ciddi bir fark var; Müşteri tüketir, ama taraftar var eder!