Diziler eğlencelidir... Televizyonlarda bir yerli dizi furyasıdır almış başını gidiyor. (İnsanlar bunların nasıl esiri olur anlamak zor ya, neyse o çok başka konu) Ama görüyoruz ki bazılarına bu diziler de yetmiyor. Fenerbahçeli spor yazarlarının maçlardan sonraki yorumlarıyla eğlenenler varmış... Komedi dizisi formatında seyrediyorlarmış. İşin trajikomik yanını sonraya bırakıp, biraz da biz eğlenelim, ne dersiniz?.. Şimdi siyaset yazanların futbola bulaştıkları zaman hem nasıl çuvalladıklarına bir bakalım, hem de kafayı dağıtalım.
***
Şöyle bir düşünüyorum da, Fenerbahçe'nin Ali Sami Yen'de Galatasaray'ı 4-0 yendiği maçtan sonra "Sarışın güzel kadının" peşine takılıp siyasette de ne kadar eksik olduğunu kanıtlayan bir yazar vardı. Fenerbahçeli yazarların o maçta 4-0'a rağmen çok korktuklarını, bembeyaz olduklarını, her an 5-4 olacak diye paniğe kapıldıklarını yazmıştı. İşte komedi dizisinin ilk bölümünü başlatan (şimdi rahmetli, toprağı bol olsun) bu arkadaştan sonra bir siyaset yazarı daha ortaya çıkmıştı. Elinde basket potasıyla Ali Sami Yen'e gitmiş, (şimdiki dizilerle mutlu olan yazar) Johnson'ın golünden sonra potayı koltuk altına sıkıştırıp evinin yolunu tutmuştu. İşte oradaki surat ifadesi, dizinin ikinci bölümünün girişiydi. Aslında çok eğlenceli olan bu dizi, maalesef yayından kaldırıldı. Bir 6 Kasım günü 10 kişilik Fenerbahçe'ye 6-0 yenildikten sonra şakanın dozunun artık iyice arttığı kanısına varıldı. Ama bazı rivayetlere göre 16. haftada gene Ali Sami Yen'de çok tutulan bu dizinin devamı çekilecekmiş. Meraklılarına duyrulur. Bu tiyoyu da dizinin yönetmeni Daum, bir ara konuşurken kulağıma fısıldamıştı, onun yalancısıyım. Umarım figüranlar da o gün yerlerini alırlar, aynı reyting yine sağlanır. İşin şakası bir yana, belirtilenin aksine Fenerli yazarların takımın şampiyonluğuna ve şu anda lider olmasına rağmen en ağır eleştirileri yapması, objektifliğin en büyük boyutunu gözler önüne sermektedir. Romanya Milli Takımı'ndan, sonra da Bursaspor'dan kovulan Hagi'nin oynattığı futbolu oruca bağlayan (Ramazan ayındaki üç galibiyetten sonra kimse konuşmamıştı) Galatasaraylı yazarlar bir tarafa, 15 puan gerideki Del Bosque'ye güvenoyu veren Beşiktaşlı yazarlar da bir tarafa, 6-0'lık Sakarya maçından sonra bile Daum'un kellesini isteyen Fenerbahçeli yazarlar bir tarafa... Şampiyon olsa bile teknik adama, futbolcu kadrosuna tahammül gösteremeyen, iki sene üst üste aynı kadrolarla mücadele edilmesine izin vermeyen Fenerli medyadan (!) bahsediyoruz değil mi? Hiç uzağa gitmeyin. TV'lerdeki herhangi bir spor programına bakın. Bir gazetenin spor sayfasını çevirin. Fenerbahçe'deki Daum'un yanlışlarıyla, soyunma odasındaki olaylarla vs. vs. karşılaşırsınız. Ama o takımın nasıl şampiyon olduğunu, niye şu anda lider olduğunu hiç sorgulamazsınız.
***
Hadi hepsini bir tarafa bırakalım. Bakın, ülkemizde birşeyler oluyor. Her şehirde, her statta olaylar çıkıyor. İnsanlar birbirine giriyor. Tek bir olayın çıkmadığı, küfürün yok olduğu, ailelerin artık hafta sonunu eğlenerek geçirmeyi tercih ettiği Şükrü Saracoğlu için tek satır yazılıyor mu? Alın işte size en güzel haber. Ama bunun bile takdiri yapılmıyor. Yorumlarda, Her yerde aynı şeyler oluyor diyerek popülist yaklaşanlar, Kadıköy'de hiçbir olay olmadığını söylemek zorundalar. Bataklığın ortasında açılmış bir çiçek özelliğindeki Şükrü Saracoğlu'nu, diğer statlarda yaşanan anarşinin içine çekmeye kimse çalışmasın. Yiğidin hakkı, yiğide verilsin. Herkes Kadıköy'de yaşananlardan örnek alsın. Türk insanının, insanca maç seyretme hakkı, sadece Kadıköy'de değil, her yerde olmalıdır. Bunun mücadelesi verilsin.