Aynaya bakmaktan korkanların liginde 11. hafta facia, 12. hafta faciadan da öteye geçti Kurtlar Vadisi'nde kuzulara yer olmadığını ise bir tek "genç hakemci" MHK bilmiyordu.
Hakem hatalarına tepkiyi anlamak mümkün elbet ama verilen karara saygı gösterme ve kabullenme kültürüne sahip olmayışımız da, zaten ülkeyi yutmuş olan yangını körüklemekten başka ne işe yarıyor? Kendi liginde şike-şaibe suçlamaları içinde aynaya bakmaktan korkan ve iğneyi bile kendisine batıramayan bir toplumun futbolu, Avrupa kulvarında her defasında çuvaldız yemeye mahkum değil midir? "Süper" dedikleri bu ligde 11. hafta facia, 12. hafta faciadan da öteye geçmedi mi? İnönü'de biber gazıyla orucunu açan taraftarın daha ciğerleri kendini toplayamamıştı ki, bu kez Kayseri'de ev sahibi takımın futbolcusu, soyunma odası girişinde bir polisin iki "Osmanlı Tokadı" ile irkildi. Çünkü burası, Türkiye'ydi! Belki İnönü'de taraftar hatalıydı, belki Kayseri'de de o futbolcu ağzını bozdu; ama bu müdahale şekli ancak biz Türklere özgü değil miydi? Peki ya Konya'da maç öncesi taraftarlar arasında yaşanan meydan muharebesi, hanginize Filistin'i anımsatmadı? Geride kalan haftaların ardından asıl soru ise şuydu: Taraftarıyla, futbolcusuyla, yöneticisiyle, her kesimiyle, neden illaki birilerinin bizleri kontrolüne ve dürtmesine (!) ihtiyaç duyarız?
DEVE KUŞLARINA YER KALMADI! Metin Aydoğan (Samsun-G.Antep), Bülent Demirlek (F.Bahçe-Ankara), İsmet Arzuman (A.Sebat-Malatya), Tolga Özkalfa (İstanbul-Denizli), Erol Ersoy (A.Gücü-Trabzon), Cem Deda (Konya-Beşiktaş) ve Vedat Yüksel'in (Kayseri- G.Birliği) yönettiği maçlarda teknik direktörlerden yöneticilere, herkesin bir isyanı vardı. Çünkü MHK'nin genç hakemleri tecrübe eksiklerini, bildikleri tek konu olan teoriyle kapatmaya çalıştı. "Tecrübeli apoleti" taşıyanlar ise zaten başka bir alemdi. Ve bu da kaos getirdi. Salt teorinin, futbolu asla taşıyamayacağını, Kurtlar Vadisi'nde kuzulara yer olmadığını bir tek MHK bilmiyordu! Anadolu ile 3 büyükler arasındaki uçurum, futbolun efendilerinin omuzlarındaki en büyük günah olmayı sürdürüyor. Günahın bedeli, Türkiye'de zevksiz bir lig, Avrupa'da hüsranla ödenirken, kafalar, "Deve Kuşlarına" bile yer bırakmayacasına kuma gömülüyor... İşte radikal ama kurtuluş adına düşünmeye değer bir denge örneği: 3 büyükler her pahalı yabancı için Anadolu'ya belli bir yüzde ödesin! Sizce de adaletli değil mi?