Denizli maçı analizi Denizlispor için koşan, mücadele eden, deplasmanda çok puan toplayan, ligin en iyi takımlarından biri denmiyor muydu? Peki F.Bahçe maçının analizi yapılırken bu kıstaslar neden gözününe alınmaz? Biz Giray Bulak'ın içeridedışarıda oynattığı futbolu biliriz. Son maçta Denizli'nin daha yükselmesi için değil de F.Bahçe'nin yolunu kesmek için sahaya çıktığını düşünüp, basit bir komplo teorisiyle bu işi Bulak'ın Trabzonlu'luğuna bağlayalım mı? Yok, yapmayalım. Başkalarını eleştirirken aynı duruma biz düşmeyelim. Peki Denizli gibi hep iyi top oynamayı hedefleyen bir takımın, çağın tamamen dışında, oynamayı değil oynatmamayı düşünen futbol felsefesine tutunup, dokuz kişiyle savunma yapmasına ne diyeceğiz? Ceza sahasına ilk defa 82'nci dakikada girebilen bir takıma karşı, gol bulmak için her yolu deneyen F.Bahçe'nin oynamaya çalıştığı (Bakın, oynadığı demiyorum) futbolu yerden yere vurmak nasıl bir mantıktır! Attığı gole kadar dört net pozisyonu harcayan, iki topu direkten dönen, yüzde yüz penaltısı verilmeyen (Bakmayın siz yorumculara) ve rakibe hiç pozisyon imkanı tanımayan bir takıma "Çok kötüydü" damgasını vurmanın doğruluğunun takdirini size bırakıyorum. Madalyonun tersini çevirip şöyle bir soru soralım: Bulak neden bu futbolu tercih etti? Yanıt basit: Medya hala F.Bahçe'yi kötülerken rakip takımın hocası, futbolcuları işin gerçeğini biliyor, F.Bahçe'nin karşısına da o şekilde çıkıyorlar.
Hakem faktörü F.Bahçe maçlarını kazanıyor. Hakemlerden hiç yardım almadan kazanıyor. Doğrusu da bu. Ama son iki maçta gördük ki F.Bahçe hakemlere rağmen kazanıyor. Denizli iki kez cezaalanına girdi, rezalet yaşandı (ya daha çok girselerdi ne olurdu?). Aslında ikinci girişleri Ersen'in Luciano'yu formasından çekmesiyle oldu. Mustafa Çulcu'nun bu pozisyona "devam" demesi çok manidar. Aynı, Nobre'nin düşürülmesine "devam" demesi gibi. Peki pozisyonun devamında üç metre ofsaytı göremeyen Şahan Yılmaz'a ne diyeceğiz! Böyle iki tane anormal hata arka arkaya, hem de 89'uncu dakikada yapılacak biz de gargara yapıp yiyeceğiz! Yok öyle yağma. F.Bahçe'nin yolunu kesmek için ince ayarlar başlamıştır, benden hatırlatması...
Fair-play olayı F.Bahçe'nin ilk golünde topu kaptıran Güven hiçbir darbe görmeden kendini yere attı. Hem atağı kesmek hem vakit kazanmak hem de topu taçtan takımına almak istedi. Fair-play adına işlenecek cinayeti F.Bahçeli futbolcular gördüler ve oyuna gelmediler. Denizlisporlu futbolcular bu işi hep yaptılar. Orta sahayı geçip topu kaptıran kendini yerde buldu. Öyle de top kazandılar. Bunun bir taktik olduğuna inanmak istemiyorum. Çünkü fair-play'i savunan Bulak'a güveniyorum. Ama futbolcularının kulaklarını çekmeli. Çünkü onlar sadece rakiplerini değil hocalarını da aldatıyorlar. Not: Şampiyonlar Ligi'nde en farklı yenilgiyi G.Saray'ın Chelsea karşısında 5-0'la aldığını yazmıştım. G.Saraylılar'dan müthiş tepki geldi, düzeltmek istiyorlar: "Rekor bizde değil Leeds'e 6-0 yenilen Beşiktaşlılar'dadır" diyorlar. Haklılar, bazen böyle hatalar yapabiliyoruz. Düzeltmesini de biliyoruz. Öyle değil mi? Haa, bir de Hakan Şükür'ü Milli Takım'a F.Bahçeliler aldırmıyormuş(!) Bak sen. Hep diyorum; Kadıköy'de yağmur yağsa, gribe Florya'dakiler yakalanıyor. Demek ki yine böyle bir şey olmuş. Ne diyeyim, geçmiş olsun...