Kimyayı bilmek! En geniş ve en pahalı kadro, cebinden en çok harcayan yönetim, en efektif ve en tutkulu taraftar, dolu bir kasa, en güzel ve en kapasiteli stat, en fazla tribün ve lisanslı ürün geliri, en genç ve en milli kadro. Bu matematik ve fizik üstünlük yeterli mi? Tabii ki "asla!" Malzeme elimizde çok diye, olabildiğince üst üste boca edilmesi bir şey ifade etmiyor. Çünkü matematik ve fizik, tek başına bir şey izah etmez. Onlara ihtiyaç olsa da, asıl mesele kimyayı bilmekte. Ancak kimya da, olağanüstü bir dikkat, özen, sabır ve hassasiyet ister. Yanlış bir oranlama her şeyi berbat edebilir. Kimya bir anlamda romantizmdir. Mesela kahramanlıklar bir kimya işidir. Savaşları da matematik, fizik değil kimya kazanır. Küçük bir ordunun kendisinden çok büyük ve donanımlı bir orduyu perişan edip bozguna uğratması, 260 kg'lık merminin omuza alınıp taşınmasındaki inanmışlık ve konsantrasyon. Bazen mavzerlerle dize getirilen tanklar, toplar, uçaklar. "O top oraya nasıl gider abi", "O vuruş neydi öyle yaa", "Vişnevski o topu nasıl çıkardı", "Bu takımlar bize neden ters", "Nedir bu deplasman fobisi..." Bütün bu sorulara matematik ve fizik yanıtlar veremezsiniz. Bunlar kimyanın alanına girer. Kimyanın büyüsü de oradan gelir işte. Çünkü, matematik ve fizik çoğu zaman acizdir, kimyanın karşısında. Takım olmak bir kimya, inanmışlık bir kimya, bütünleşmek bir kimya, özgüven bir kimya, namus bir kimya, şeref bir kimya, aşık olmak da, nefret etmek de, gülmek de ağlamak da, adam olmak da kimya işidir. Matematik ve fizik üstünlük genelde bizdedir de, "oranlar" konusunda kafamız hep karışıktır. Hal böyle olunca, eldeki malzeme, acelecilik ve sabırsızlık yüzünden heba olur gider. İki yılda bir bizim "Laboratuar" infilak ettirilir. Bu da çoğu zaman karışımın ve alaşımın güzelliğine bir an önce ulaşmak isteyenler nedeniyle yaşanır. O zaman matematik de, fizik de tersine dönüp aleyhte işlemeye başlar. Bu kez yok olan zenginliklerdir, kaybolan yıllardır hesaplanan. Biz yıllardır formülünü iyi bilmemiz gereken "kimya"yı elimize ayağımıza bulaştırırken, birileri "simya" yoluyla malı götürür oldu. Ama şimdilerde "simyacı"lar bizim "kimyamız"ı hayret ve gıpta ile izliyorlar. O yüzden can havliyle saldırıyor, saldırıyor, saldırıyorlar. Kimyayı ve formülleri iyi kavrayamaz, anlayamaz ve sahiplenemezsek, geçmişte hep olduğu gibi, matematik-fizik üstünlüğümüzle avunur ama, abuk ağızlara malzeme, alaylı ve acılı dejavu tefrikalarına konu oluruz.