Nişangahtaki adresler! Lez bağlamış, kokuşmuş, kırış kırış bir önlük var bellerinde. Cepleri var önlüğün belli belirsiz. İçi derin, içi dipsiz ve bir o kadar da sevimsiz. Tohum doldurmuşlar ceplerini avuç avuç. Nifak tohumları... Ve serpmekteler, savurmaktalar ağızları salya salya. Ve filiz beklemekteler. Pazar gecesi gördük ki toprak ana kabul etmemiş tohumlarını. Ne sahaya atlayan, ne tribüne zıplayan, ne de tek bir küfür eden var Dolmabahçe sırtlarında. Ne de korner atan bir adamı kulaklarından yukarıya çekip tokatlayan var. Verilen penaltıda bırakın isyanı, homurtu bile yok. Hakkı hakka teslim ettik. Ecel kayıtları yapan hayal tacirleri, korkuya davetiye çıkartanlar ve o canım stada standart dışı diyenler. Şimdi ne diyeceksiniz!.. O şanlı Beşiktaş taraftarından özür diler misiniz ki, köşe gönderinin dibinde, kuytu bir köşede duran o şaşal şişesine gülüp geçer misiniz ki, içeriye nasıl girdiğini anlamadığım ama asla sahaya atılmayan o meşaleleri yazar mısınız ki... Kibrit çöpünü bile cebinde saklayan şanlı Beşiktaş taraftarına "Alnını uzat öpeceğim" der misiniz ki... Demezsiniz... İşinize gelmez. Siz şimdi başka topraklara gitmektesiniz. Verim ararsınız. O janjanlı camın arkasında otururken cadı, yalan hamurunu dağ dağ yoğurur. İşte isyanımız bunadır. Yok mudur bu ülkede kötünün kulağını çeken. Vardır elbet. Sesimiz doğruca dağlaradır. Çünkü umut dağlardadır. Ve bir gün nifak tohumunun denizine düşenler yılana sarılacaklardır. Ama onlara yılandan fayda gelmez. Çünkü yılan da topraktan yanadır.