Şu sıralar dolar balyalarını banka hesaplarına geçiren "topçu esnafının" yakasını bırakmaya hiç niyetim yok, önceden söyleyim. 10 kilo daha versem, birçoğundan fazla top oynayacağım abdurrahman çelebiler, oturup dua etsinler ki, ne bu kiloyu vermeye niyetimiz var, ne yaşımız artık müsait, ne de ellerinden ekmeklerini almaya gönlümüz razı olur. Ama söyleyeceklerimizi de söyleriz, demokrasi diye bir meret var, şükür... Bir istatistik yapın Birçok taraftar, hangi takımı tutuyor olursa olsun, baştan biliyorum ki, Türk futbol tarihini, hangi futbolcuların yıldız olduğunu, ne kadar para aldıklarını bilmekle kalmaz, eğer asabı bozulursa, o oyuncuların hangi maçta, hangi pasla hangi golü attığını ve de kaçırdığını da bilir. Bu anlamda, "Türk fubol taraftarı" genel olarak, kocaman bir "taraftarlık madalyasını" çoktan haketti ama kimsenin onları düşündüğü yok... Yöneticilerin birbirlerine şilt vermesinden taraftara sıra mı gelir? Haydi gelin kafadan bir istatistik yapalım. Kafadan diyorum çünkü böyle bir istatistiği futbol arşivlerinde bulamazsınız. Çünkü kolay kolay düşünülecek bir istatistik değil. Önce, son 20-25 yılın en önde gelen futbol yıldızlarının listesini çıkartın. Sonra, bu yıldızların futbol hayatlarında ne zaman "çok paraya kavuştuklarını" belirleyin. Asıl iş bundan sonra başlıyor. Bu yıldızların kaçta kaçının, paraya kavuştuktan sonra "devleştiğini", kaçta kaçının ise parayı bulduktan sonra "cüceleştiğini" belirleyin. Bakalım, "zengin olmak" hangisini, ne kadar motive etmiş? Ben diyorum ki, yarından fazlası, "köşe olduktan sonra" daha önceki hırsını, mücadele yeteneğini, kararlılığını ve azmini usul usul yitirmiştir. Köfte ekmeğe talim mi? Buradan şu sonuç çıkmıyor. Futbolcular, hatta yıldızlar bile "köfte ekmeğe talim etsinler!" Hayır... Sadece, hakları olan parayı alsınlar... Öyle ölçüde bir para alsınlar ki, ne muhtaç olsunlar, ne de motivasyonlarını kaybetsinler. Hatta, oynayarak, takımı yücelterek, şampiyonluklar kazanarak, "hak etmeye" devam etsinler... Belki de, "maaş sistemine" geçilmesi futbol sektörü için çok daha iyi olacaktır, tartışılmaya değmez mi? Kimine 50 bin dolar maaş versin kulübü, kimine 30 bin dolar versin... Kıdem, başarı ve performansa göre ne kadar hak ediyorlarsa... Bir sezon oynasın topçu, alnının teriyle 500- 600 bin dolar kazansın... Az para mı? Gelecek yıl niye kazansın... Sonunda, belirli bir zenginliğe ulaşacaktır nasılsa... Fakat dikkat ederseniz, sektörün amacı "futbolcuyu zengin etmek" değil ki! Sektörü, ayakta tutmak, ilgi çekici yapmak, daha iyi futbolu teşvik etmek, taraftarı mutlu ve memnun etmek. Manken fonu nedir? Aldığı yüksek transfer ücretleri ile asla bozulmayan ve terinin son damlasına kadar forması için çırpınan futbolcuları tenzih ediyorum ama sonunda meydana çıkan tabloya bakar mısınız? Sistem, koca koca külupleri bile, "parası olan başkanların" neredeyse tekkesi haline getirdi. Parayı veren düdüğü çalıyor desem o da değil, düdük müdük çalındığı yok... "Gece alemlerinin dişi hokkabazlarının" bu sektörden köşe olmasını da içime sindiremiyorum. O cenahta fazla bir tecrübemiz olduğu söylenemez ama gece alemlerinde fink atan manken bozuntularının, kendilerine yıldız futbolcu ayarlamak için birbirlerinin gözünü tırnakladıkları da bilinmez değil... Diyeceksiniz ki, yıldızdır, parayı kazanmıştır, istediği gibi istediği yerde harcar, sana ne? Bana ne mi? Biz futbolculara parayı mankenlere yedirsinler diye mi veriyoruz, yoksa futbol oynasınlar diye mi? Adam hem mankene yediriyor hem de futbol oynuyorsa, ne yapacaksın peki? Bir şey yapamam... Ama bir teklifte bulunabilirim: Sevgili futbol yıldızlarının böyle "hacıağa" misali söğüşlenmesine insanın gönlü razı olmuyor. Basit ve gelgeç ilişkiler için, aptal kadınlara cipler, villalar falan almanın bir mantığı yok. İlle "üçüncü sınıf" mankenlerin de (birinci sınıfları tenzih ederim) "kazanması" gerekiyorsa, stat biletlerine bir "manken fonu" konulsun, parayı taraftar ödesin, ne ödediğini bilsin... Böylece hem futbolcuya hesap sorma imkanı doğar: "Kardeşim, manken masrafını bile biz ödüyoruz, koşsana biraz!.." O mankenler adamı koşturursa tabii...
İLKER SARIER