01 Aralık 2010 | Çarşamba

Tarihe geçmek istiyor

-Galatasaray düşüşünü Beşiktaş karşısında da sürdürdü ve liderle arasındaki puan farkı 16'ya yükseldi. Nereye kadar düşecek ve bu tabii bundan sonra neler olabilir?
Dibe çoktan vurdu, orası açık ama Galatasaray Kongresi ve Galatasaray Yönetiminin bu teslimiyetçi hali yüzünden Adnan Polat'ın, "Türk Telekom Arena'yı açan ben olacağım" kararlılığı sürüyor.
Yani, Galatasaray'ı Ali Sami Yen'den Türk Telekom Arena'ya götürecek!.. Çünkü Galatasaray Yönetim Kurulu teslim olmuş. Galatasaray Kongresi teslim olmuş, Adnan Polat da bildiği gibi at oynatıyor.
Beşiktaş maçı 2-1 değil de Barcelona-Real Madrid maçına benzer bir bozguna dönüşseydi, belki camianın baskısıyla bir hareketlenme olurdu ama şimdi artık boş...

-Galatasaray'da gelen gideni aratır oldu. 6 haftada sadece 1 galibiyet alabilen Hagi 13 puan kaybederek, Rijkaard'ı gölgede bıraktı. Oyuncu seçimleri ve değişiklikleri tartışılıyor. Hagi de beklenen çıkışı yapamayacak gibi görünüyor!.. Hagi'nin bir tek özelliği var; Adnan Sezgin ile çalışmaya razı olması. Adnan Polat kendi kellesini kurtaracak bir isim arıyor. Taraftarla arasına girecek, kafasındaki aday Fatih Terim'di; Fatih Terim oyuna gelmedi ama Hagi görevi kabul etti. Teknik direktörlük kariyeri sıfırın altında olan Hagi, Nasrettin Hoca'nın göle maya çalması gibi, "Ya tutarsa" diyerek her şeyi kabullenip, geldi. Kim ne bekliyordu ki Hagi'den zaten...

MAHALLE BASKISI ŞART -
-Hagi için ilk geldiği günlerden, "Rijkaard'dan da kötü çıkabilir. Yönetim büyük bir kumar oynadı" demiştiniz.

Evet... Hagi bu kumarı oynar. Çünkü kaybedecek bir şeyi yok. Oysa Galatasaray'ın kaybedecek çok şeyi var. Galatasaray kumar oynayamaz.
Galatasaray'ın kulübü toparlayabilecek birine ihtiyacı var. Ancak o insan Adnan Sezgin ile çalışmıyor.
Ama Adnan Polat, ne hikmetse yönetime rest çekti. "Hepiniz gidersiniz, Adnan Sezgin kalır" diye... Adnan Sezgin neyse!.. Bilemiyoruz!.. Hâlâ açıklanmıyor...
Onun için bu böyle gidecek.

-İstifa eden Özgörkey, yönetim kurulunda Adnan Sezgin'in gönderilmesi için karar alındığını ancak Polat'ın bunu engellediğini açıkladı. Bu karar alındı. Adnan Polat Hong Kong'tayken 6 kişi İstanbul'da toplandılar. "Biz sadece Rijkaard'ın değil; Rijkaard ile Sezgin'i birlikte gönderme kararı almıştık.
Niye sadece Rijkaard gitti? Sezgin de gitsin" diyerek Adnan Polat'ı aradılar. Polat ne cevap verdi: "Adnan Sezgin kalacak. İsteyen gider." O toplananlar tükürdüklerini yaladılar, "Tamam" deyip, susup oturdular.
Böylece yönetimin bu kötü gidişe 'Dur' diyecek bir gücünün olmadığı ortaya çıktı. "Olağanüstü kongre Galatasaray'a yakışmaz" diyen kongre üyeleri de var.

-Aslında Özgörkey'in istifası da, "Kalıp mücadele etmeliydi" şeklinde eleştirilere hedef oldu.
Onun için kongreden de ümitli değilim. Ben kongreden ümitli olmadığımı Özhan Canaydın döneminde gösterip, üyelikten istifa etmiştim. "Ben bunların arasında olamam" diyerek... Kongre daha da kötü devam ediyor!
Şimdi bir tek camianın baskısı sonuç verebilir. Camianın baskısı da tribünler yoluyla olacak.
Tabii "Tribün" derken "Tribün teröründen" bahsetmiyorum.
Koltukları sökmekten, küfürlü tezahüratlardan bahsetmiyorum. Galatasaray'a yakışır şiddet, küfür, hakaret içermeyen tepkiden bahsediyorum. 'Biz bu yönetimi istemiyoruz' mesajı veren bir protesto gerekiyor. Mahalle baskısını tribünler oluşturabilir.
Tabii tribünlerde, tribün liderlerinin büyük payı var. Yönetim aleyhine protestoyu engellemek için... Bana gelen e-maillerden anlıyorum.
Tribünler üzerinde büyük baskı var. Kadın taraftarları dahi şiddet uygulayarak susturan bir takım tribün liderleri var. Ama iş artık o kadar dayanılmaz hale geldi ki o tribün liderleri de engelleyemiyor.
Dikkat edin; Beşiktaş maçına kadar tepkiler Adnan Sezgin'e yönelikti, şimdi Adnan Polat'ın şahsına yönelik...
Ama bir daha söyleyeyim, altını da çiz; Adnan Polat, Türk Telekom Arena'yı açmadan, Riva paylaşılmadan, o Adnanlar iş başından gitmeyecekler.

TAHMİN ETTİĞİMDEN DE KÖTÜ -
Beşiktaş maçı 2-1 kazandı, "Maç sonucu Schuster ve Polat için önemli" demiştiniz. Derbiden galip çıkan "Schuster oldu" diyebilir miyiz?
Schuster'in böyle bir galibiyete ihtiyacı vardı. Kötü durumdaydı. Galatasaray'a da yenilseydi gönderilebilirdi. Schuster, Adnan Polat gibi değil... Adnan Polat yüzünü karartmış, "Türk Telekom Arena'yı açan başkan olarak tarihe geçeceğim" diyerek oturuyor ama Schuster'in öyle bir şansı yok. Yıldırım Demirören onu kapıya koyardı. Schuster paçayı sıyırdı.

Önceki sorunun teknik cevabını da vereyim; Hagi tahmin edemediğim kötü çıktı. İyi bir hoca olmadığını biliyordum ama bu kadar korkak olabileceğini düşünmemiştim. Galatasaray şampiyonluktan uzak, Şampiyonlar Ligi'nden uzak, Avrupa Ligi'nden uzak... Yani seneye Avrupa'da olmama tehlikesi var. Buna karşılık küme düşme hattının burnunun dibinde... Yani Galatasaray'a bir puan hiçbir şey sağlamaz. Hele Ali Sami Yen'de, kendi sahanda... Galatasaray'ın üç puan için oynaması lazım.

Galatasaray'a üç puan lazım ama Hagi'ye bir puan yetiyor. Nasıl Fener'e yenilmeyerek sıyırdı, Beşiktaş'tan da sıyıracak. Sahaya kendisini düşünerek takım çıkartıyor, Galatasaray'ı değil...
Geçen seneden beri Galatasaray camiası ve medyası, "Baros olmayınca, olmuyor", "Nonda gönderilir miydi, Jo gönderilir miydi" diye konuşmuyor muydu? Ali Sami Yen'de mutlak kazanması gereken, Beşiktaş derbisinde, Hagi'nin kadrosunda iki sağ bek var, iki santrfor kenarda oturuyor. Bu ne demek?
Bu Hagi'nin korktuğunun, Galatasaray için değil, kendini düşünerektakımı yönettiğinin açık göstergesi...
Beraberlik Hagi'yi kurtarır, hatta 2-1 bile kurtardı. Beşiktaş kalecisinin hatası Hagi'nin ömrünü uzattı. 2-1'in telafisi var. Hakemdi, penaltıydı, ağlarsın sızlarsın, idare edersin. 2-0, 3-0 bitseydi maç tepkiler çok daha farklı olurdu.

LUCAS NEİLL KAHRAMAN DEĞİL -
-Cüneyt Çakır'ın verdiği kararları nasıl buldunuz? Nobre'nin sayılmayan golünde faul var mıydı?
Bence Nobre orada faul yapmadı. Bence goldü. Golü verseydi kimse itiraz edemezdi. Ben bu tür yorumsal tartışmalara girmiyorum.

-Neill ile hakem arasında ilginç bir diyalog yaşandı. Neill önce yüzünü tutarak kendini yere attı. Ondan sonra yaptığı işin ne manaya geldiğini anladı. Şimdi Neill'i kahraman gibi sunuyor benim medyam! Madem bir şey yapmadı niye kendini yere attı kardeşim!..
FIFA'nın ve UEFA'nın yorumu diyor ki; kafaya çıkarken eline, ayağına sahip olacaksın arkadaşım! İstemeden de olsa adamın suratına vurabilirsin, gözünü çıkarabilirsin, dişini kırabilirsin, burnunu kırabilirsin. 'İstemedim, kaza oldu' falan yok. Öyle kendini kontrol etmeden eline, diline, beline sahip olmadan, futbol oynadın mı kartı görürsün.

Hakemin sarı kartı bu kurala uygun... Neill, kendi yaptığını örtmeye uğraşıyor. Ben böyle yaptım, kendimi yere attım ama... Orada en güzel görüntü Sabri'nin.. Neill'in hakeme sarı kart istemek için koştuğunu zannetti. Hemen geldi oraya... Çünkü her tartışmada muhakkak baş komiser olarak bulunur, daha beter saldırır. Bir baktı ki Neill saldırmıyor hakeme!.. Öyle kala kaldı. Ben Sabri'yi seyrettim.

* * *
HAKEMLERİN YÜREĞİ YETMİYOR
-Fenerbahçe, üç sezondur deplasmanda yenemediği İstanbul Büyükşehir Belediyespor'u tek gole yenmeyi başardı. Alex'in, attığı gol öncesi İbrahim Akın'a yaptığı hareket tartışma yarattı. Sizce Halis Özkahya kırmızı kart göstermeli miydi?
Tartışılmaz bile... O pozisyonda hakemi kurtaracak bir tek şey var; 'Görmedim' demesi. Sarı kartı nasıl çıkardı görmediyse? Demek ki gördü! 'Gördüm ama yüreğim yetmedi' diyor hakem... Fenerbahçe olunca özellikle hiçbir hakemin yüreği yetmiyor. Bu yüzdendir ki Fenerbahçe üç büyüklerin içinde lig şampiyonluğu için savaşma şansına sahip tek takım. Çünkü herhangi bir takımın Fenerbahçe'yi yenmesi, hakemi de yenmesiylemümkün. Hakemi yenemeyen Fenerbahçe'yi yenemez. Bu bir.

EKREM HAKEME YALVARDI
İki; bu gördüğüm en kötü Büyükşehir Belediye'ydi. Yani; Fenerbahçe Büyükşehir Belediyespor'u yenmedi. Büyükşehir Belediyespor yenildi, hakem de yardımcı oldu. Fenerbahçe'nin önüne sundular üç puanı... Bu ligin sonuna kadar böyle gidecek. Hiç kimse bundan şüphe etmesin. Türkiye'de Fenerbahçe'den oyuncu atmaya cesaret edenhakem bir daha hakemlik yapamamayı göze alacak. Onu da alamıyorlar. Onun için böyle gider.

Birinci sarı kartlar var, ikinciler yok. Direkt kırmızılık hareketleri sarı ile geçiştirmeler var. Şimdi Büyükşehir'in kaptanı Ekrem, hakeme 'Beni at' diye adeta yalvardı. Ben böyle bir kaptan görmedim.
Ben Abdullah Avcı'nın yerinde olsam bir daha ona A Takımı forması vermem. Böyle kritik bir maçta kimsenin kendini attırmaya hakkı yok kimsenin. Bunu bir kenara koy. Ama Alex'i atamayan hakemin bunu atması da ilginçti!.. Formaları değiştir. O tekmeyi atan Büyükşehirli kırmızı kartı görürdü, bu itirazı yapan Fenerli kırmızı kartı görmezdi. Bugüne kadar oynanan bütün Fenerbahçe maçlarından sana enstantaneler getireyim, göstereyim. Hakeme nasıl bağırıyorlar. Daha beterini yapıyorlar.
Fenerbahçe ile oynayan her takım buna Beşiktaş ve Galatasaray da dâhil, Fener artı hakeme karşı mücadele ettiğini bilmeli, ona göre tedbirini almalı.

* * *
KENDİSİNİ SEYRETSİN
*Halis Özkahya futbolcuların üzerine öyle bir gidiyordu ki o vücut dilinde her şey vardı. Asık suratla hakem olunmaz

-Maç sonrası ilginçtir iki takım oyuncuları da hakem Halis Özkahya'nın davranışlarından, sözlerinden rahatsız olduklarını dile getirdi. Özkahya için neler söyleyeceksiniz?
Şimdi Halis Özkahya diyor ki; "Dudak okuma diye bir yöntem var. Kötü laf söylediğimi duyan varsa, kanıtlayan varsa ben lisansımı yırtarım." Tamam. Ama bir de 'vücut dili' diye bir şey var Halis Özkahya.
Maçı birlikte izleyelim mi? Herkese meydan okudun. Birlikte izleyelim mi maçı? Vücut dilin neler söylüyor futbolculara? Hakemin otoritesi asık suratla olmaz. Zalim polis tavırlarıyla olmaz. Gülerek, okşayarak, severek de otorite kurabilirsin. Esas otorite de bu zaten. Futbolcu senden korktuğu için değil, seni üzmemek için itiraz etmemeli.
Hakemlik bu... Büyük hakemlik bu... Öyle bir gidiyordu ki adamların üstüne; o vücut dilinde her türlü küfür var. Onun içindir ki zaten Fenerli ve Büyükşehir Belediyeli sporcular "Bu bize hakaret" deyince kimse "Yok canım, nereden çıkarıyorsun" demedi. Halis Özkahya lütfen kendini bir izlesin.

AVRUPA'DA YAPAMIYORLAR -
-UEFA delegelerinden bir tanesi "Hakemlere, dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'deki kadar itiraz edilmiyor" dedi. Oyuncular da hakemin işini kolaylaştırmıyorlar. İşin bir de bu boyutu var.
O itiraz eden oyuncuların, Avrupa maçlarında aynı itirazları yaptıklarını görüyor musun? Oyuncuları bu hale getiren hakemler!
Sen Fenerli'ye çıkarmaya korkarsan, 'Fenerli'ye çıkarmadım' diye vicdan azabından öbürüne de çıkaramazsan işin tadı kaçıyor. Herkes her şeye itiraz ediyor Türkiye'de. Taç dâhil. Hakemin otoritesi kalmamış ki... Hakemin üstüne saldıran adam ceza görmeyeceğini biliyor. O zaman saldırıyor. Emre niye Avrupa'da yapamıyor burada yaptıklarını!..









Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
} SON DAKİKA
Anasayfa Anasayfa Beşiktaş Beşiktaş Fenerbahçe Fenerbahçe Galatasaray Galatasaray Trabzonspor Trabzonspor